"Bu tatlı Cedric,bizimle mi yaşayacak yani?"
Sezin ablaya bakarak,gergince başımı salladım.Hala,bizi neden çağırdığı ile ilgili hiçbir şey söylememişti.Mehmet yol boyunca eve kadar sabretmemi tembihlemişti ve kafamdaki sorular,ikisinin bu hâl ve tavırlarıyla daha da artmıştı.Kötü bir haber verecek olsalardı bu kadar oyalanmazlardı diye düşünmeye başlamıştım,ki aksi için de aynı şey geçerliydi.
Zihnimdeki hiçliği yok etmeye çalışarak,"Kötü bir şey mi oldu?" diye sordum.Sezin abla,kucağındaki Cedric'in kafasını severken,başını iki yana salladı.Ellerini yemek masasında birleştirmiş,Sezin ablanın kucağındaki Cedric'i izleyen Mehmet'e doğru eğilip,sesimi alçalttım.
"Bir şey olmadıysa niye çağırdı bizi?" diye sordum katlanan merakıma yenilerek.Gözlerini Cedric'ten ayırmak zorunda bıraktığım için kızmış gibi kaşlarını çattı."Yedi aylık mı doğdun?" dedi,benim gibi sesini alçaltarak."Sabret biraz."
Tavrına alınarak döndüm önüme.Selim gelmeden,ikisi de bir şey söylemeyecekti kuvvetle muhtemel.Cenk ile ilgili olabilirdi konu.Belki cezasıyla alakalı bir şeyler söyleyecekti Sezin abla.Veya Berke ile ilgili bir şeylerden bahsedecekti.
"Çok garip." dedim yeniden kendimi tutamayarak."Neden çağırdı yani?"
Cedric'e bakmaya devam ederken,az önceki gibi sessizce "Gerçekten çok ilginç." dedi."Sezin teyze bizi arıyor ve eve çağırıyor.İlk defa böyle bir şey oluyor."Önüme dönüp,koltuğa rahatça yayılmış ve kucağındaki Cedric'le oynayan Sezin ablayı izleyerek;masada parmaklarımla ritim tutmaya başladım.
"Kes şunu." dedi Mehmet kaşlarını çatıp,masada ritim tutan parmaklarımı durdurarak.Soğuk eli vücudumdaki bütün ısıyı çekmiş gibi ürpermeme sebep olurken,hızlıca çekti elini."Beni de geriyorsun."
İç çekerek,yeniden önüme döndüm.Konu babam ile ilgiliydi belki de.Başına kötü bir şey gelseydi Sezin abla burada böyle rahat oturamazdı.Bu durumda bu seçenek de elenmişti.
"Sezin abla işe neden gitmedin?"
"Bugün izinliyim Sunacığım.Bu Cedric çok tatlı bir şey yahu.Mehmet,gerçekten çok düşünceli ve ince bir çocuksun.Niye gizliyorsun bu yanını?"Yanımda oturan Mehmet'e çevirdim bakışlarımı.Yüzündeki yapay gülümseme bile gizleyemiyordu ne denli gergin olduğunu.Sezin ablanın kurduğu cümleyi çocuklardan biri söyleseydi vereceği tepki büyük ihtimalle göz devirmek olurdu.
Kapının çalmasıyla,ayağa fırlayarak "Ben bakarım." dedim ve her şeyin ortaya bir an önce çıkmasını dileyerek kapıya doğru deyim yerindeyse fırladım.Selim dağılmış üstü başıyla,karşımda duruyordu.Çantasını bıkkınlıkla yere atarken,"Naber Suna?" diye sordu.Omuz silkmekle yetindim.
"Topladın mı öğretmenlerin dolaplarını?"
"Evet." diyerek yere oturdu ve converslerinin düğümlenmiş bağcıklarını çözmeye başladı."Kadının kaç yaşında gösterdiğini söyledim diye neler çekiyorum.Fakayım ben böyle işi...Sonra da dürüst olun,yalan söylemeyin deyip duruyorlar.Hayatımda böyle siktiri boktan şey görmedim."Kafamın bir yanı,Sezin ablada ve vereceği haberdeydi hala.Kapıyı kapattıktan sonra,ayakkabısının diğer tekine geçen Selim'e bakmaya başladım.
"Ben üşengeçlikten kışlık kıyafetlerimi çıkarmayıp,bütün kış dedemin içlikleriyle idare etmiş adamım.Bütün öğretmenlerin dolaplarını temizlemek nedir?Hayvan gibi iş yapıyorlar yahu.Hepsi laga luga,Lady Gaga,başka bir şey değil."
Gülümseyerek başımı salladım.Sadece iki tane ayağı olduğu için şükredeceğim aklıma gelmezdi.Merak geçen her saniye biraz daha birbirine katıyordu,başı bulutlu dağ gibi olan zihnimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir Çetesi
HumorEvet, annemin evlenmesiyle babamın yanına, İzmir'e taşındım. Evet, hayatımın en güzel günlerini burada geçireceğimden habersizdim. Evet, hikaye çok klasik. En azından benim için, üç kafadarla tanışana kadar. Suratsız ve huysuz 'Buzlar Prensi' Mehmet...