Bölüm 24 : Özge-çmiş

4.3K 237 242
                                    

Cenk'in kapısının önünde saymayı uzun bir süre önce unuttuğum voltalarıma iç çekerek devam ederken, dün gece Mehmet'in hediye ettiği boynumdaki kolyemle oynamaya başladım. Kolyenin plakasını döndürüp ismimi her gördüğümde, yüzümde kazıyamadığım bir gülümseme peyda oluyordu. Dün gece heyecandan, mutluluktan ve düşünmekten gözüme bir damla uyku girmemişti.

Cenk'in ne halde olduğunu, neden iki gündür ortalarda görünmediğini öğrenmek için kıvranıyordum. Gece eve geç saatte geldiğini, az önce işe giden Sezin ablanın sitemlerinden öğrendiğim andan itibaren odasından çıkmasını bekliyordum.

Kapısını çalma konusunda içine düştüğüm bütün tereddütlerden sıyrılıp, aradığım cesareti kendimde bulduğum anda açılan kapısıyla, sebebini bilmediğim bir panik sardı dört bir yanımı ve nereye saklanacağımı şaşırdım.

Benim panik içinde saklanacak yer aradığımı fark ettiğinde, yüzünde çok sevdiğim neşeli gülümsemesinin tezahürünü gördüm.

"Suna'm, hayırdır? Kafası kesilmiş tavuklar gibi ne yöne gideceğini şaşırdın."
"Günaydın." diyerek yanıtladım sorusunu, heyecan içinde gülümseyerek. "Merak ettim seni, iki gündür yoksun ortalıklarda. Kötü bir şey oldu diye aklım çıktı."

Buruk gülümsemesiyle, bana doğru eğildi ve ona daha rahat sarılmama yardımcı oldu. Az da olsa sakinleşerek, biraz daha sardım kollarımı boynuna. Sesinde sıkıntısı kendini belli ederken, "Benim de kalbim çıktı Suna. Anlatınca hak vereceksin." deyince, geri çekildim.

"Mehmet kalp ağrısı var, okulda anlatacak her şeyi dedi."
"Doğru demiş, çıkalım mı? Okulda konuşuruz hepsini."

Başımı sallayıp, okul çantasını aldıktan sonra takip ettim yüzünün rengi gitmiş, çocuk ruhlu ve koca cüsseli Cenk'i. Bu denli sarsılmış olmasının nedenini her ne kadar duymak için sabırsızlansam da, haletiruhiyesi yüzünden bir şey söyleyemiyordum.

Evin kapısını kilitledikten sonra, "Sen neler yaptın yokluğumda?" diye sordu, kolunu omuzuma atıp yorgun bir gülümsemeyle bana dönerek. "Mehmet anlattı biraz, paniklemişsin."
"Benim hakkımda mı konuştunuz?" dedim kaşlarımı kaldırıp, babamın Mehmet üzerinde işe yaramayan taktiğini Cenk'te deneyerek.

Konuşmaya hazırlanırken, birden kaşları çatıldı ve omuzumun arkasındaki bir yere sabitledi kızgın ve sorgulayan bakışlarını. Merak içinde arkamı döndüğümde, yirmilerinin başlarında bir çocuğa baktığını fark ettim.
Çocuk da Cenk'e aynı şekilde bakmaya başlarken, "Kardeş sen hayırdır?" diye sordu Cenk, beni ne olduğunu anlayamadan arkasına alarak.

Çocuk, Cenk'in ona doğru birkaç adım atmasıyla gerileyerek "Yürüyorum." dedi, az önceki ifadesi yüzünden tamamen temizlenirken.

"Ya önümüzden yürü ya da yan sokaktan git, çok pis tipin var. Yanında abisi olan kızlara da öküz gibi bakma, alırım götüne transfer olmuş o aklını."

Çocuk muhtemelen Cenk'in uzun boyu ve cüssesi yüzünden bir şey söylemeyip yürümeye başlarken, anlamayan gözlerle bakmaya başladım Cenk'e. Suçlu hissedeceği bir şeyler yaptığı zaman, Sezin ablaya attığı kaçamak bakışların aynısından bana atmaya başlayarak, "Çocuk nasıl bakıyordu görseydin, böyle kötü kötü bakmazdın." dedi omuz silkip.

Herkese atar yaptığı bu hallerini iki gün bile olsa özlediğimi fark ederken, bir şey söylemeden yere bakarak yürümeye devam ettik. Az önceki, Mehmet ile benim hakkımda konuştuğuyla ilgili söyleyeceklerinin yarım kalmasına dertlenerek ayaklarımı yere sürte sürte yürüdüm.

Gürültüyle nefes verirken, "Selim'in gerzekliklerini özleyeceğimi söyleseler, siktirin gidin sikikler derdim ama yavşağın berbat esprilerine bile hasretim." dedi.

İzmir ÇetesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin