Bölüm 31 : Çakırkeyif

5.2K 266 270
                                    

"Evet çocuklar... Hocaların etrafından ayrılmadığınız, daha fazla bilgi toplayabilmek için öğretmenlerle akraba olmayı düşlediğiniz, konuları biriktirip son güne bıraktığınız için korkudan tir tir titrediğiniz, diğerleriyle tüm muhabbeti selamlaşmaktan ibaret olan sınıfın çalışkanının figüranlıktan başrole yükseldiği, ak koyun ile kara koyunun ortaya çıktığı, öğretmenlik hayatının en sevdiğim kısmına sonunda gelebildik... Sınav haftasına! Sınavlarınız cuma günü başlayacak. İlk sınavınız, tahmin edebileceğiniz gibi, matematik."

Rıza hoca derin bir nefesle konuşmasına ara verdi. Arkamdaki sırada uyumakta olan Mehmet'i hâlâ fark etmediğine veya bilerek ses çıkarmadığına karar veremezken, hocanın açığını bulmak için pür dikkat onu dinleyen Selim'e takıldı gözüm.

Olaylı ders çalışma gecemizin ardından geçen birkaç sıkıcı gün boyunca ecel terleri dökmeme neden olmuştu. Yine dalgın, sessiz ve mesafeli hallerine dönen Mehmet'e ilave olarak; ona yapmamı istediği kıyağı hâlâ söylememesi sıkıntımı arttırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Hocanın suskunluğundan güç alıp, elini kaldırdı keyifle.

"Hocam, sınav haftası pazartesi başlamaz mı? Yani normal olan her okulda böyle olur. Bizde niye cuma?"

"Siz normal misiniz de kendinizi normal okullarla karşılaştırıyorsunuz? Cuma gününü ben özellikle istedim. Sınavdan sonra anlayacaksın neden cumayı seçtiğimi. Konu açılmışken, sınavda çalışanın da çalışmayanın da pek bir şey yapacağını sanmıyorum, zira soruları özenle hazırladım ve sınav kağıtlarının en az beyniniz kadar boş geri geleceğini tahmin etmiyorum, biliyorum. İsimlerinizi yazmayı unutmayın, bari oradan puan alın. Senin yazmana gerek yok Selim, sen doğru cevapları versen de iyi not alamayacaksın."

"Hocam niye böyle yapıyorsunuz? Kanınızın kaynama noktası çok mu yüksek? Ha hocam? Niye ısınamadınız bana?"

Sınıfta kıkırdamalar yükselse de iç çekmekle yetindim. Mehmet'in hallerinin kafama takılması yetmiyorken, Cenk de son üç gündür tıpkı onun gibi sessiz ve dalgındı. Evde odasından çıkmamasına caba olarak, okulda antreman dışında doğru düzgün oturup konuşma fırsatı vermiyordu. Özge ile ilgili ters giden bir şeyler olduğuna gün geçtikçe emin olmaya başlamıştım. O da benim gibi, Selim'in esprisine gülmek yerine iç geçirip; Mehmet gibi kafasını sıraya yasladı ve gözlerini yumdu.

"Oğlum, ne kanı kaynaması? Benim seni görünce kanım donuyor, mümkün olduğunca soru sorma bana. Hayati bir durum olmadıkça muhattap olma. Anladın mı? Öğretmenlik hayatımın kara lekesisin sen. Senin yüzünden alzheimer olmayı bile istemeye başladım ben oğlum, lütfen unutmaya çalıştığım varlığını hatırlatıp durma."

"Niye hocam? Tanısanız çok seversiniz beni."

"Oğlum ben seni hazırlıkta daha dersinize girmediğim halde tanıyordum. Okulun ilk günü takım elbiseyle gelen çocuk olarak bütün okul tanıdı zaten seni. Defaatle dile getirdiğim gibi, benimle mümkün olduğunca muhattap olma. Sorun olursa git başkalarına sor. Benimle iletişime geçmemen için illa ki boynuma tabela mı asmam gerekiyor? Mahkemeden uzaklaştırma kararı mı çıkarayım?"

Dakikalardır akrep ile yelkovanı kovaladığım an ile zilin çalmasıyla, Rıza hoca alelacele sınıftan çıktı, içimizden herhangi birinin yanına gidip bir şeyler sormasından korkar gibi. Sınıf yavaş yavaş dağılmaya başlayınca, Mehmet ve Cenk'in karamsar hallerinden muzdarip şekilde önümdeki Burak ve Alize'nin sırtlarına dokundum yavaşça.

Burak tahmin ettiğim gibi tepki vermemeyi tercih etti ve yarım kalan resmine geri döndü. Onun aksine gülümseyerek bana bakan Alize'ye, "Kantine gidelim mi?" diye sordum. "Sıkıntıdan öleceğim. Hava da çok kasvetli."

İzmir ÇetesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin