"bazen "seni seviyorum" demek senden başka kimsem yok demektir."

370 35 31
                                    

Paloma Faith - Only Love Can Hurt Like This

--

Uyanmama sebep olan şey boynumda ve çene hattımda hissettiğim dudaklardı. Hyunjin çenemden itibaren boynuma kadar öpücüklerini sıralıyordu. Bende huylandığım için boynumu bükmek zorunda kalmıştım.

"Günaydın bebeğim." Deyip dudağıma bir öpücük kondurup devam etmişti, "uyandığım en güzel sabah." Deyip tekrar öpmüştü. Ben de sırıtıp, "benim de" demiştim.

"Bugün işe gidecek misin?"

"Bugün gitmeyeceğim. Duruşma yarına ertelenmiş."

"Yaşasın! Bugünü full seninle geçirebileceğim."

Hm hm.. evet sevgilim."

Hyunjin suratını şekilden şekile sokup kalbini tutmuştu.

"Tanrım! Jeongin tatlılığına öleceğim şimdi."

Kendimi tutamayıp bir kahkaha attığımda elimi tutup kendi kalbi üzerine getirmişti. Kalbi maraton koşmuş gibi atıyordu. Bu adamı kendime saklayıp hiç kimseye göstermek istemiyordum gerçekten.

"Bak kalbime. Kimin için atıyor bu kadar biliyor musun?"

Ben hemen role girmiştim, "a aa bilmiyorum ki? Suyeong için mi?"
Şimdi oyun oynama sırası bendeydi. Bunu neden dedim bilmiyordum ama kendimce intikam almaya çalışıyordum. İntikam almayı sevmiyorum demiştim değil mi? Bence birazcık oyundan zarar gelmezdi.

Hyunjin beklemediği cevabı alınca kaşlarını çatmıştı. Tanrım cidden ben bu adamın güzelliğine ölecektim.

"Nefret ediyorum ondan be niye anıyorsun şunun adını." Diyip kusuyor gibi yapmıştı. Ben de sırıtmıştım. "Hem niye öyle bir şey dedin? Tek sen varsın burada. Bu kalp bir tek senin için atıyor Jeong. Başka biri içinde atarsa durması onun için daha iyi olu-"

Lafını bölen şey benim dudaklarımdı. Zaten eriyordum daha fazla dayanamamıştım. O da şaşkınlığı üstünden atınca elini belime atmıştı. O belimi okşarken ben de parmaklarımı çene kemiğinde gezdiriyordum. Dudaklarımızı sesli bir şekilde ayırınca yataktan kalktım.

"Elini yüzünü yıka ve kahvaltıya gel."

"Ben yiyeceğimi yedim." Deyip kızarmış dudaklarımı ve boynumdaki dün geceden kalma izleri göstermişti. Ben de kaşlarımı çatıp ona sahte bir sinirle bağırmıştım.

"Ya Hwang Hyunjin!"

Elime terliği alınca tuvalete koşuşturmuştu. Bu haline güldüğümde o da kahkasını eksik etmemişti. Nasıl güzel gülüyor şerefsiz.

Ben aşağı inip kahvaltıyı hazırlarken Hyunjin tişörtsüz bir şekilde arkamdan gelip belime sarılmıştı. Bir yandan da boynumu öpüyordu. Hayatımın en güzel anlarını yaşıyor gibiydim. Sanki ölmüşümde cennetteymişim gibiydi. Hyunjin benim dünya üzerinde bulduğum cennetimdi.

"Seni ne kadar öpersem öpeyim, ne kadar sarılırsam sarılayım,ne kadar yakınında durursam durayım özlemim hiç gitmeyecekmiş gibi hissediyorum."

Ona döndüğümde beni daha çok kendine çekmiş ve belimdeki ellerini sıkılaştırmıştı. Ben de hızlıca ellerimi boynuna sarmıştım.

"O zaman öp beni. Hâlâ buradayken. Öp beni. Hâlâ bir şeyler hissedebiliyorken. Sanki bu senin son öpücüğünmüş gibi öp beni."

Hyunjin'in gözlerinin içinden öyle bir parıltı geçmişti ki bana aşık olduğuna bir kez daha kendi gözlerimle şahit olmuştum. Sonra vücutlarımızı iyice birbirine yapıştırıp dudaklarımıza da aynı şeyi yapmıştı. Bizi aşk dolu bir öpüşmenin içine çektiğine ben çoktan kendimi kaybetmiştim.

Moral of the Story | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin