Dolu Kadehi Ters Tut - Aldattım
--Ciddi anlam da hayatımı şöyle bir sorguladım. Ne haldeydim ben? Ne ara bu hale gelmiştim? Aynaya baktığımda resmen kendimi tanıyamıyordum. Çökmüştüm. Gözlerim uykusuzluktan altları morarmış ve kızarmış, rengim solmuş,aşırı zayıflamıştım.
Canımdan çok sevdiğim sevgilimin bana karşı tavırları değişmiş,yüzüme bakmıyordu. Onu o kadar çok sevmeme rağmen beni görmemezlikten geliyordu. Ama ben aptal gibi onu sevmeye devam ediyordum. Çünkü çok aşıktım, elimden bir şey gelmiyordu. Kalbim onu düşündüğümde bile yerinden fırlarcasına atıyordu. Benimkisi saf sevgiydi sanırım.
Ona hiç bir şey olsun istemiyordum. Üzülmesin,ağlamasın,kırılmasın istiyordum. Ve beni, benim sevdiğim gibi sevsin istiyordum. Çok mu bir şey istiyordum? Çok mu bencildim? Benim de mutlu olmaya hakkım yok muydu?
Okul bittiğinde Chan hyung yanıma gelmişti ve beni evime bırakmak için arabasını çalıştırmıştı. Yolculuk boyunca ağzımı açmamıştım, Chan hyung da moralimin bozuk olduğunu anlamış olacak ki o da konuşmamıştı. En son evime geldiğimizde arabadan inmeden önce Chan hyunga teşekkür etmiştim. O da "eğer bir şey olursa ara beni" demişti ve ben de kafamı sallayıp eve doğru ilerledim.
Kapının önüne geldiğimde yine kavga seslerini duyuyordum. Ama sanki bu diğerlerinden biraz daha farklıydı. Daha fazla zaman kaybetmeyerek titreyen ellerimle anahtarı kapının deliğine soktum ve kapıyı açtım. İçeri girmemle beraber ikisinin de öfkeli gözleri benim gözlerimi bulmuştu. Adeta boğazıma yapışacakmış gibi bakıyorlardı. Korkarak evin içine biraz daha girdim. Sonra hiç beklemediğim bir şey oldu. Babam bana doğru yaklaştı ve tokat attı. Tamam daha önce de vurduğu olmuştu ama birden hiç bir şey yapmamışken bunu yapmasını beklemiyordum.
Ben daha olayın şokunu atlatamamışken ardından bir tokat daha geldi. Gözümden yaşlar akarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yine ne yapmıştım? Bir zararım da yoktu onlara. Yemekten yemeğe görüyordum sadece onları. Ders notlarım desem, babam okumamı istemiyordu ki buna sinirlensin? Hem notlarım iyiydi bunun yüzünden olacağını zannetmiyordum. Kızsa annem kızardı. Şuan o kadar perişan bir durumdaydım ki nefes almaya mecalim yoktu.
Sonra o adam yakamdan tutup beni silkelemeye başlamıştı. Sulu gözlerimle ona baktığımda nefret dolu bakışlarla bana tükürürcesine bir şeyler söylemeye başladı. Bu bakışlara alışkındım ama ilk defa bu kadar sinirli ve nefret dolu görüyordum onu.
"Orospu mu çıkacaksın başımıza ha!"
Diyip bir kere daha vurmuştu. Cümlesi kafam da yankılanıyordu. Şaşkınlıktan ağzımı bile açamıyordum. Bir insan kendi öz evladına bunu söyler miydi? Eğer o kişi benim "sözde" babamsa söylerdi.
"N-ne o-oldu? N-niye böyle diyorsun?"
Hıçkırıklarım arasından zar zor konuşmuştum. Bok gibi hissediyordum. Muhtemelen ona cevap verdiğim için beni dövecekti. Ama bu umrumda değildi. Tek ihtiyaç duyduğum şey sıcak bir sarılış ve kulağıma her şeyin iyi olacağını fısıldanmasıydı. Ama bunu ailem yapsın istemiyordum. Yapmazlardı zaten.
"Bir erkekle çıkmakta ne demek? İbne mi oldun ha?! Fahişeliğe mi başladın?"
"B-baba h-hayır yok öyle bir şey"
"Bir de yalan söylüyor ya! Bana bak bundan sonra benim oğlum değilsin tamam mı! Hastalıklı piç. Senin bir psikoloğa görünmen lazım!"
Diyip beni yere fırlatmıştı. Hayatımın en büyük darbesini yemiştim. Evet en büyük darbesiydi. Evlatlıktan reddedilmiştim. Başıma daha ne gelebilirdi ki? Daha fazla dayanamıyordum. Nefesim kesiliyordu.
Bunu nasıl öğrenmişlerdi? Onların çevresindeki hiç kimseye söylememiştim. Nasıl anlamışlardı?
En çaresiz hissettiğim anlardan bir tanesiydi. Sevmesem de ailemi kaybetmiştim. O kadar boktan bir durumun içindeydim ki kelimelerim yetmiyordu.
Çaresiz bir şekilde sadece ağlayabiliyordum. Ardından o lanet adam yanıma çömeldi ve saçımdan tutup bağırmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moral of the Story | Hyunin
FanfictionAh benim sevdasında bencil, ama yüreğinde sağlam sevdiğim. Aklıma gelişini seveyim, ne güzel darma duman ediyorsun beni.