24: Kazanç

6.9K 799 262
                                    

"Ablanla aran iyi mi kötü mü anlamadım?"

"İyi anlaşıyoruz" demişti gülümseyerek. "Üvey kardeşler anlaşamaz genelde ama biz anlaşabildik. Sonuçta ikimiz de aynı kaderi paylaşıyoruz sayılır. Onun annesinin ikinci evliliği, benim de babamın. İkimizin de başka bir kardeşi yok. Akrabalık ilişkilerimiz zayıf. Sadece birbirimize sahibiz. Belki de bu yüzden böyleyizdir."

"Anlıyorum"

Mırıldanarak tutmakta olduğum elini hafifçe sıkıp bırakmış, baş parmağımla elinin üstünü okşamıştım yavaşça.

"Umarım bu iş görüşmen çok iyi geçer. Çünkü gerçekten de senin için harika bir fırsat olacak."

Evet. Taehyung'un ablasının bahsettiği iş görüşmesine gelmiştik ve sıra bekliyorduk. Bugün izin günüm olduğu için ben de Taehyung'la gelmek istemiştim. İçinde bulunduğumuz şirket dünyaca ünlü dev markalardan birine aitti. Bu gerçekten Taehyung için büyük bir fırsattı.

"Beni yeteneklerim için alacaklarsa elbette bunu çok isterim ama ablamın ricasıyla alacaklarsa hiç almasınlar benim için daha iyi"

"Sen elinde ne varsa hepsini göster ve sonrasını onlara bırak. Her halükarda bu işe uygun biri olduğunu biliyoruz. Ablanın bu noktadaki rolü muhtemelen sadece senin şirkete bağlı kalman konusunda kefil olmasıyla ilgili bir şeydir."

Tahminlerimde yanıldığımı düşünmüyordum. Taehyung gerçekten de yetenekli bir insandı. Çalışma düzeninin ve disiplininin ağırlığı zaten eski şirketinde de diğer şirketlerde de bilinen bir gerçekti. Taehyung burada, Louis Vuitton'da çalışabilecek kadar yetenekliydi. Ablası sadece ona objektif bakmaları konusunda öncü olmuş olmalıydı. 

"Bilmiyorum, göreceğiz"

Mırıldanarak elimin üzerini sevmeye başladığında bakışlarımı onun yan profiline çevirmiş ve yanağına minik bir öpücük bırakmıştım.

"Ben sana güveniyorum. Sadece elinden geleni yap, olur mu? Başka bir şeyi düşünme"

"Seni de mi düşünmeyeyim?"

Taehyung cilveli bir şekilde dudaklarını büzüp sorduğunda gözlerimi devirsem de kıkırdamıştım.

"Ben hariç hiçbir şeyi düşünme" diye düzelttiğimde Taehyung gülümsemiş ve yanağımı öpmüştü. Ardından bakışlarını etrafta gezdirmeye başlayınca ben de sessiz kalarak onu taklit etmiştim.

Birkaç dakika boyunca sessiz bir şekilde sıranın bize, yani Taehyung'a gelmesini beklemiştik. Geldiğinde ise ben de onunla birlikte ayaklanarak onun gömleğinin, kıravatının ve ceketinin düzgün olduğuna emin olduktan sonra Taehyung'u içeri yollamıştım.

O gidince tek başıma öylece oturmuş ve çıkmasını gergin bir şekilde beklemeye başlamıştım ki birkaç dakika içerisinde yanımda duran iki kişiyle birlikte dikkatimi Taehyung'un girdiği kapıdan çekmiştim.

"Merhaba," demişti kızıl saçlı olan. "Ben Lee Sueyoon."

"Kim Yuna"

"Merhaba. Jeon Jungkook. Memnun oldum."

"Evet, biliyoruz." demişti kadın hafifçe gülümseyerek. "Tanışmak istiyordum sizinle, gerçekten çok memnun oldum"

"Ah, öyle mi?"

"Evet. Çekimlerinizi yakından takip ediyorum. Açıkçası sizinle konuşmak istediğim bazı şeyler var da eğer müsaitseniz sakin bir yere geçip oturabilir miyiz?"

"Şimdi mi?"

"Evet. Tabii müsaitseniz?"

"Aslında bir işim yok ama bugün izin günüm ve ben bugünü erkek arkadaşıma ayırmak istiyorum. Buraya onun iş görüşmesine destek olmak için geldim. Şu anda bırakıp gitmek istemiyorum"

Louis Vuitton: TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin