Önceki bölüm
Şeytani Tanrı, son cümlesini bağırarak söylediği anda birisi hiçlikten çıkıp Hong Pinggao'yu tuttuğu gibi ortadan kayboldu.
.
.
.
.
Hong Pinggao, tekrar ortaya çıktığında kendisini küçük bir hücrede buldu. Duvara zincirlerle asılmıştı.Ne ara bunu yapmışlardı bilmiyordu. Korkuyordu ama belli etmek de istemiyordu.
-Ne bitmek bilmez bir çilem varmış ya! Şimdi ne yapacağım?
O anda bir miyavlama sesi geldi. Beyaz boynuz havada durmuş, Hong Pinggao'ya bakıyordu.
-Ne şanssızsın! Onu nasıl kızdırdın ki?
Hong Pinggao, beyaz boynuzu gördüğü anda kurtarıcısını görmüş gibi baktı. Gözleri heyecan ve mutlulukla parladı.
-Bilmiyorum. Beni kurtar beyaz boynuz! Çıkar hadi buradan!
Beyaz Boynuz, kafasını iki yana salladı ve konuştu.
-Bunu şimdi yapamam. Nerede olduğunu biliyor musun? Artık Fan'da değiliz!
Hong Pinggao, boş boş Beyaz boynuza baktı. Ne demek Fan da değillerdi? O zaman cehennemin dibinde milerdi?
-Neresi burası? Ne yapacağım o zaman ben?
Beyaz Boynuz, sakince konuştu.
-Şu anda Fan'dan bir üst boyut olan Lianyu'dayız. Buradan çıkmak için çıkışı bulmalıyım. Biraz dayanmalısın.
Hong Pinggao, artık korkudan ağlamaya başlamıştı. Tabi ki şeytani tanrıya gücü yetmezdi. Lianyu'dan olan birisini nasıl dövüp öldürebilirdi ki?
Buradaki herkes ölümlü alemleri aşmıştı. Onun gücü Fan'dan bile çok bir şey değildi. Beyaz boynuzun da elinden şimdilik bir şey gelmiyordu. Dayanmaktan başka çaresi yoktu.
O anda beyaz boynuz tekrar ortadan kayboldu ve adım sesleri duyuldu. Şeytani tanrı pis pis sırıtarak hücrenin önüne geldi.
-Hahahah..sana harika bir ev verdim. Bana teşekkür etmeyecek misin köpekçik?
Hong Pinggao, ağzında tükürüğünü iyice biriktirdi ve tüm gücüyle şeytani tanrı'nın yüzüne tükürdü ve nefretle baktı.
Korkuyordu ama bu hiçbir şey yapmayacağı anlamına gelmezdi. Hem ölecekse bile sistem onu tekrar hayata döndürürdü.
-Al sana teşekkür pislik!
Şeytani tanrı, sinirle eliyle yüzünü sildi ve hücrenin kapısını açıp Hong Pinggao'ya sert bir tokat attı.
-Bu ne cüret kuzen? Seni öldürmemi mi istiyorsun?
Hong Pinggao, tokadın etkisi ile başının döndüğünü ve iç organlarının kanadığını hissetti. Boğazından yükselen kanı yutup sinirle bağırdı.
-Adamsan yaparsın piç! Hadi, ne duruyorsun? Zaten öleceğim ve korkum yok!
Hong Pinggao ve şeytani tanrı bir süre buz gibi ifadelerle birbirlerine baktılar. Şeytani tanrı, derin bir iç çekti ve konuştu.
-Seni hemen öldürmeyeceğim. Hadi anlat bana, enerjimden nasıl kurtuldun? Bunu yapamaman lazımdı.
Hong Pinggao, pis pis sırıttı. Asla bu adama istediğini vermeyecekti. İçinden çığlıklar atsa da belli etmedi.
Şeytani tanrı, Hong Pinggao'nun konuşmadığını görünce sağ işaret parmağının tırnağını uzattı ve beyaz cildi kazımaya başladı. Yavaşça, eti kesiyor ve kanın akmasını sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The devil's test[BL] {TAMAMLANDI}
FantasiaBen neyin içine düştüm?! Şimdi bütün bu sorunlarla tek başıma mı yüzleşeceğim? Benim lanet olası suçum neydi!? Doğru, bir suçum var. O da lanet olası manhwa'yı okumaktı. Siz, siz olun. Asla şiddet içeren kitapları okumayın. Bir gün sizin de başınız...