Hatırlatmak için 1. Bölümü de atacağım sonra da 2. Bölüm ile devam edecek. Yani iki bölüm olacak.
Sabah uyandığımda tavanda siyah, sade bir avize vardı. Sade olduğu kadar şıktı da ama bir sorun vardı burası benim evim değildi. Üstüm deki göğüslerime kadar örtülü beyaz pike de, omuzlarıma doğru kafamı eğdim. Galiba çıplaktım! Ama gece ince askılı, koyu kırmızı mini bir elbise giymiştim. Belki de askıları düşmüştür. Yine de emin olamayıp kafamı kapatacak şekilde pikeyi üzerime çektim. Gerçekten de çıplaktım. İç çamaşırlarım bile yoktu! Ne yapmıştım ve en önemlisi kiminle yapmıştım?
Pikeyi boynuma kadar indirdim. Gözlerim tavanda, elimle yanımda birinin yatıp yatmadığını yokluyordum ki, galiba karın kaslarına değdim. Baklavaları vardı. Yan tarafa yavaşça kafamı çevirdim. Sırt üstü yatmış kızıl saçları görünce "berk!" diyerek sesizce bir çığlık attım. Bu okulun inek öğrencisi Berk Özkaya'nın ta kendisiydi. Dersleri iyi olduğu kadarda çapkındı. Okulun o birincisi ben ikincisiydim.
Ben bunları düşünürken boynumda bir ağrı hissetmiştim. Morarmış mıydı? Pikeyi kendime güzelce dolamıştım. Berk'i yatakta sadece baxtırı ile bırakmıştım. Boy aynasının önüne geçip boynumu eledim. Bu morarıklar neyin nesiydi? Ya da şöyle söylemek gerekirse boynumun her tarafındaki ısırıklar ı Berk mi yapmıştı?! Acaba bende Berk'in boynunu... diye düşündüm ve Berk'in yanına yatağa doğru gittim. Yatağa, iki adımlık yere, gidene kadar başım çatlamıştı. Yatağın kenarına oturdum. Berk'in boynuna baktığımda "hi!" dedim. Elim aniden ağızımın üzerine gitti. Bu neydi böyle! Berk'in boynu benimkinden daha mordu. Yanından kalktım. Tam odadan çıkacakken kapının önündeki iç çamaşırımı gördüm. Südyenim, elbisem destekli diye gerekmemişti. İç çamaşırımı giydim. Odayı bir göz gezdirdiğimde elbisem odada yoktu. Yine beyaz pikeyle odadan çıktım. Siyah duvarları ve açık mavi koltuk takımlı bir salondu. Salonun girişinde de, kırmızı elbisem vardi! Dış kapının hemen önünde yerde fermuarı açılmış elbisemin yanına hızlı adımlarla gittim. Salondan geçerken koltuğun üzerindeki beyaz tüylü, kilolu bir kedi miyavladı. Bir gözüm ondayken elbisemi elime aldığım ve beyaz kediye daha dikkatli baktım. Yeşil gözleri ve siyah tasması onu asil göstermeye yetiyordu. Yanına oturduğum da hemen kucağıma gelmişti. Tasmasında yazılan yazıya göre adı Cango'ydu. Sol elimdeki kırmızı kloş elbiseme tüylerini değdirdiği anda tüyleri döküldü. Az elbisemle oynadı. Ben kediyi severken aklıma bu kocaman villa da olduğum geldi. Kediyi kucağımdan yavaşça indirdim. Sonrada üniversite birden beri hoşlandığım, tahminime göre Berk'in odasına girdim. Hala uyuyordu. Onu uyandırmama ya dikkat ederek üstümü giyiniyordum ki fermuarımın çok küçük bir yerini çekemedim.
Berk,
Gözlerim yarı açık bir şekilde boy aynasının önündeki kıvırcık saçlı, kırmızı elbiseli oflayan bir kız gördüm."sen kim-" derken bir anda gözlerim kapandı.
Aybike,
Arkamı bir anda döndüm. Berk bir şeyler fısıldadı. Sonra da bir anda yine uyudu. Galiba çok içmişti. Zor da olsa fermuarımı çektim ve evden hızlıca çıktım. Eve gelince annemin beni sorguya çekmesi ve babamın "Nasıl bu saate kadar gelmiyorsun?" gibi bağırmaları ile 1 saatim geçti. Oğulcan beni anlar diye düşündüm ona Berk'in evinde uyandığımı söyledim. Çok bir şey demedi ve annemlere söylemedi ama 3 hafta sonra olacakları nerden bile bilirdim....
(3 hafta sonra)
Birkaç günden beri çok fazla kusuyordum ve karın ağrılarım oluyordu. Okuldan sonra Oğulcan zorla gebe testi aldı. Testi yaptım. Banyo kapısının önünde Oğulcan beni bekliyordu. Banyo dan çıktım.
"Oğulcan galiba ben...hamileyim."
Oğulcan çok fazla şaşırmıştı. Birkaç kere daha testi yaptım ama yine iki çizgi vardı. Oğulcan da artık kabullendi. Ben hamileydim hem de 3 haftadır yüzüme bile bakmayan bir adamdan...
2
İçeriden "ne!" Diyerek babam geldi (yatak odalarından)
"Ne diyorsun sen kızım!? Bu yaşta hamile mi kaldın? İnanamıyorum sana! Başımıza sürtük mi oldun sen! Evlenmeden ne halt yedin!" Dedi.
Benim zaten hiç halim yoktu babamın söyledikleri dahada üzülmemi sağladı ve gözüm doldu. Tam ağlayacakken annemde tam zamanında eve geldi.
"Ne bağırıyorsunuz! Ne oldu?"diye sordu.Babam "Gel gel Şengül kızının yediği haltları öğren. "
Annem bana kaş göz yaparak "Ne yaptın?" Bakışı attı. Asıl şimdi başlıyordu kavga. Babam boğazını temizleyip "Aybike... evlenmeden çocuk yapıyor hemde üniversitesinin bitmesine sadece 4 ay kala. Hayatını mafetti .Senin bu kızın... neyse ben diyeceğimi dedim zaten ona. "
Dedi ve kapıyı sertçe kapatıp evden çıktı.Annem oradan bulduğu terlikleri önce kafama sonra yanlışlıkla karnıma getirdi. Ben karnımı tutarak "Ah anne onun da canı var! Bana ne yaparsan yap ama karnımdakine dokunma"
Annem hala sinirli olduğu İçin bu sefer de kalçama vuruyordu. Benim dediklerimi anlayınca durdu. Annem "Off Aybike Off ne yapacağız biz seninle be kızım!"
Yanındaki sandalyeye oturdu ve elleriyle şakaklarına vurmaya başladı.
Oğulcan annemi sakinleştirmeye çalışıyordu. Bende ağlamamı durdurmaya çalışıyordum.
"Allah ım ben ne yapacağım bu kızla ya"
Diyerek kendini yıpratıyordu. Benim ağlamam şiddetlendi. Gerçekten ne yapacaktım ben?Biliyorum biraz kısa oldu ama şimdilik yeniden geldiğimi bildirmek istedim. 3. Bölümü daha uzun yapmaya çalışacağım.
İyi günler

ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 404/ AYBER
Storie breviÇok oldu biliyorum ama yine ben. Bu hikayeyi çok önceden yazmıştım sadece 1. Bölümü ve şimdi devamını getirmek için geri geldim . Tanıtım O gece ikisi de zor bir gün geçiriyorlardı. Birbirlerinde derman bulmuşlardı ama zarar gören bir taraf vardı...