İhanet

429 23 47
                                    

[Jeongin and Minho Chat]

Jeongin:
Hyung müsait misin?

Jeongin:
Evde kimse yoksa bir uğrayayım dedim

*Görüldü*

Jeongin:
Minho hyung?

Jeongin:
Hyung gördüğün hâlde neden cevap vermiyorsun?
Geliyorum bak
Pekiii

*Görüldü*

(Yazarın ağzından)

Jeongin son mesajını da attıktan sonra karşıdan her hangi bir yanıt gelmediğini görünce telefonu kapatmış cebine yerleştirmişti

Minho neden görüldü atmıştı bunu öğrenmesi gerekiyordu. Bu işin içinde bir bit yemi olduğunu düşünerek zaten Minho'nun evinin yakınında park ettiği arabasından çıktı.

Jeongin Minho'yla tanıştığı günden beri onu çok sevmişti. Belki bir abisi yoktu ama olsa anca bu kadar severdi onu. Onunla mesajlaşıp, konuşuyor derdini paylaşıyordu. Minho'nun yeri çok ayrıydı Jeongin için.

Daha tanışalı bir haftayı anca bulan bu genci çok seviyordu. Dünyadaki tek sevdiği kişi olabilirdi Minho..

Minho onu seviyordu, sevgisini gösteriyordu zira Jeongin'in başka seveni yoktu Minho gibi..

Minho'ya derdini anlattığı gibi minho ona anlatmıyordu. Jeongin için Minho kapalı bir kutu misaliydi. Onun derdini dinlemeyi o kadar çok isterdi ki zira karşıdakinin dertli olduğu her halinden belliydi..

Jeongin iyice yürümüş daha öncede geldiği bu evin önünde durmuştu. Tanıyordu bu evi.
Hemde öyle güzel tanıyordu ki içinde yaşadığı onca şey bir anda gözünün önünde tek tek canlanmış olduğu yerde çakılmasına sebep olmuştu.

Hızla gözlerini kırpıştırıp kafasını sağa sola salladı. Jeongin için bu olayları hatırlamak en son isteyeceği şey bile değildi.

Minho'yu o gece eve getirirken de olmuştu aynı şey ama hiçbir şey söylememişti o zaman. Zaten derdi burnunda olan bu çocuğu kendi derdiyle daha fazla boğmak istemiyordu. İşte bu kadar düşünceli biriydi Jeongin. Fakat hayat onun kadar düşünceli olmamakla bereber kaderi de berbattı. Sevdiği insanlar ona acı çektirmiş ikiyüzlü çıkmıştı. Onlar yüzünden kaç defa sinir krizi geçirdiğini, kaç defa intihara kalkıştığını ne siz sorun ne de benim dilim varır söylemeye.

Fakat zamanla tüm yaptığı hataların birer cezasını çektiğini düşünerek affetmişti kendisini. Bedenini sevmiş bu hayatı o pisliklerden çok kendisinin hak ettiği kararına varmıştı.

Kısacası yaşamayı seçmişti Jeongin..

dikeldiği yerden ayrılmış eve doğru yürümeye başlamıştı ki evin kapısından çıkan sarışın çocuk dikkatini dağıtmıştı. Hemen ardından biri birinin kolundan tutmuş olan ikili sarışının arkasından ilerliyordu. Uzun boylu olanın siması tanıdık gelmişti jeongin'e

Uzun boylunun kolunu tutup ayakta durması için yardım eden çilli çocuk sinirle soluyor belli belirsiz bir şeyler söyleniyordu.

Onların bu hâlini gören Jeongin hemen yakınında bulunan yeni kesildiği belli olan birkaç çalının arkasına saklanmıştı.

İçini kaplayan korku bacaklarının titremesine sebep oluyordu. Bununla beraber kalbi hızla atıyor düzgün nefes almasını engelliyordu. Yerde çömelmiş bir vaziyette nefesini düzene sokmaya çalışırken bir yandan da onu görmemiş olmalarını umuyordu.

Bir yüz Jeongin için hiçte yabancı değildi. Uzun boylu çocuk.. hiç değişmemişti. Bakışları hâlâ soğuktu. Tıpkı o günkü gibi..

Jeongin çalıların arkasında hemlik manevrası alırken içinden bildiği tüm duaları okuyordu. Onlara yakalanma duygusu onu yiyip bitiriyordu.

I'm Stabber • MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin