Fedakârlık

321 24 29
                                    

*Ertesi Gün*

(jisung'dan)

Meğersem cehenneme teşvik etmişim de ben bilmiyormuşum. Dahası hep oradaymışım da ben farkında değilmişim..

Dayak yemek ne demek bilmiyordum bu zamana kadar. Evden kaçmadan evvel babam, anneme her vurduğunda benim de canım acıyordu. Sanardım ki sadece o his kadar acıtıyormuş.. fakat asıl gerçeği dün gece öğrendim..

Karnıma yediğim birbirinden ağır darbeler; ağzıma, burnuma yediğim yumruklar. Kafamın, birbiri ardına başucumda duran ve hâlâ üstünde kurumuş kanım olan kolona vurdurtup yarmaları ve bunun için saatlerce ağlayıp sızladığım için sesimi keseyim diye yüzüme fırlattıkları bir peçeteyi yarık olan bölgeye bastırmış olmam fakat kanamanın durmaması ve böylece doktor çağırmak yerine iş ortakları olan bir veteriner getirtmeleri..

Benim kendimi ne kadar değersiz olduğumu hissettirdi..

Ve annem de böyle hissediyor olmalıydı.. benden farklı olarak o tüm bunları her gün hissediyordu.. Onu şimdi daha iyi anlıyordum ve bu babamdan daha çok nefret etmeme neden oluyordu. Elimde olsa onu hemen şimdi gözümü kırpmadan öldürürdüm. Babam olduğu umrumda değildi.. babalık onun götüne batsın!

Yaklaşık yarım saattir ellerim, ağzım ve gözlerim bağlı zorla bindirdikleri bir araçta bir kaç korumayla yolculuk yapıyordum. Beni nereye götürdüklerinden bile emin değildim.

Şoför ve yanında oturan kişinin konuşmasına kulak misafiri olmuştum. Yanlış duymadıysam Kore'ye gidiyorduk.. fazla şaşırmamıştım. Bu beklenmesi en muhtemel şeydi ve öyle de oldu. Seungmin'in o günkü teklifinin ne kadar caydırıcı olduğundan belliydi beni Kore'ye getirmek istedikleri.

Dün gece adının Hyunjin olduğunu öğrendiğim uzun boylu sarışın çocuktan öğrendiğime göre, Jeongin denen çocuk ile takas edilmek için götürülüyordum Kore'ye. Ne acı ama.. Resmen bir mal gibi kullanılıyordum. Dahası kullanılıyorduk..

Jeongin'e de acıyordum. Bana bunları yapan sarışın çocuk kim bilir ona neler yapacaktı. Önceden tanıştıkları belliydi ama onları birbirinden nefret ettiren şeyi çözebilmiş değildim hâlâ..

Sonunda içinde bulunduğum araç aniden fren yaptı ve her iki yanımda bulunan yapılı oldukları bariz adamlar kollarımdan tutup arabadan indirdiler. Gözlerim hâlâ bağlıydı. Sanırım onları tanımamı istemiyorlardı. Şuana dek hiçbirinin yüzünü görmüş değildim. Başları olan sarışın çocuğun yüzünü dahil..

Denizin dalga sesi kulaklarımda yankı oluştururken kollarımı tutan iki adamın ortasında güçsüzce yere yığıldım. Bilincim açıktı ve kollarımı tutmaya devam ettiklerini ayrıca aralarında benim hakkımda fısıldaşarak konuştuklarını da duyabiliyordum.

Ben sadece, dün gece yaşadığım travmaya ve vücudumda oluşan morlukların acısına alışamamıştım..Ben sadece, dün gece tanık olduğum söze alışamamıştım..

"Sevgilimin sevgilisi"

İnanabiliyor musunuz beni bu şekilde tanıttı telefondaki çocuğa? Sevgilimin sevgilisi..
Sözde Minho onun sevgilisiymiş. Komik değil mi? Ben güldüm çünkü bana komik geldi.

Korumalar beni ayağa kaldırmaya çalışırken ben ise düşüncelerim arasında acı bir gülüş sundum dudaklarımla.

Acıydı gülüşüm çünkü bu sözün sadece bir şakadan ibaret olduğunu düşünmek istiyordum. Minho'nun böyle bir şey yapacağı aklımın ucundan bile geçmedi. Hem Minho bu adamı niye tanımış bile olsun ki?

"Sabit dur artık! senin yüzünden öleceğim aptal!" demişti korumalardan biri kolumu sertçe sıkarken. Aniden inleyip kendimi dikleştirmeye çalıştım. Zar zor duruyordum ayakta. Midem bulanıyor, sabah sabah içtirdikleri çorba ağzımdan geliyormuş gibiydi.

I'm Stabber • MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin