İşkence

745 36 8
                                    

Hello ballarım ben geldim 🦋

Nasılsınız,nasıl gidiyor hayatınız?
Umarım iyidir...

Güzel bir bölümdü benim için.

Sizde okurken beğenirsiniz umarım.

İyi okumalar size...

🦋

Acı çeken bir insan, acı çekenleri görünce ruhu huzuru tadardı.
Bir kadeh bardak ile oturup düşüncelerimi zehirliyordum. Bir akrebin zehrinin yayıldığı gibi değilde,bir yılanın zehri gibi çok yavaş bir sekilde düşüncelerimi zehirliyordu.

Sandalyemde oturmuş karşımda ki yaşanan karmaşayı elimdeki kadeh ile beraber izliyordum. Furkan elindeki işkence sopası ile adamı konuşturmaya çalışıyordu.

Elimdeki kadehi sakinlikle yanımdaki zigon sehpaya bıraktım. Bir yılanın zekiliği gibi gözükmeden onlara adımladım.

Bir şahinin keskin bakışları gibi karşımda harap olmuş adamı süzmeye başladım.

Adamın ağzı yüzü tam olarak dağılmasa da dağılmıştı. Furkan'ın yanına vardığımda elimi omzuna koyup çekilmesi için sıkıca sıktım.

Komutu aldığı zaman kuşkuyla yüzüme bakıp geriye çekildi. Yapacaklarımdan korktuğu için ilk başta tereddütte kalmıştı, eğer kalkmasaydı da ben kaldırmasını çok iyi bilirdim.

Eğilip adamın yüzünü birkaç saniye izledim. Ne kadar vurdularsa ne kadar hırpalansa da kimin adamı olduğunu bir türlü söylemiyordu.

Ben bilmeme rağmen onun itiraf etmesini istiyordum. Sakin kaldığım son dakikalarındayım. Sorduğum sorulara doğru dürüst bir cevap eğer alamazsam şuandan itibaren kötü bir yanım ile tanışacaktı.

Bu da onun ölüm fermanının imzalanması demekti. Ama sadık bir adam olduğunu baştan beri anlamıştım. Bu yüzden Furkan onlar hırpaladı, ben ise işkencelere maruz bırakacaktım. İlk sorumu ona yönlendirdim.

"Kim için beni takip ediyordun?"
"Kimseyi takip etmiyordum." dedi. Ah şu yalanlar! Ellerimi çıtlatıp sakinlikle tekrardan sordum.
"Kimin adam mısın?" öyle sakin ,öyle sessiz söylemiştim ki Furkan bile ürpermişti.

Eğer bu seferde söylemezse canıma minnet, onun ile güzel bir spor yapacaktım.
"Kimsenin adamı değilim, bırakın artık beni." diye bağırdı.

Sinirle dişlerimin arasından konuşmaya başladım. Konuşması için ona çok bile zaman vermiştim. Kendi konuşmayarak kendi sonunu belirlemişti. Bende zevkle ona o sonu verecektim.

"Bırakmak mı? tich tich ,yanlış kelime dostum! Sonunu sen kendin belirledin,bende sana vereceğim. " alayla ona konuştuktan sonra Furkan'a döndüm.

Konuşmama bile gerek yoktu çünkü şuan istediğim şeyi hemen anlamıştı. Biraz eğlenceden sorun olmaz.

Karşısına geçip sandalyemi çekip oturdum.
"Gel seninle bir oyun oynayalım ne dersin?"
dedim. Ben bunu söylediğimde gözlerinin içi parladı.

Resmen dereyi görmeden paçayı sıvayanlardandı. Cümlem daha bitmemişti ki, belki bu zehirli dilimden zehirli cümleler dökülecekti. Başını hızlı bir şekilde aşağı yukarı sallayıp "Oynayalım." dedi.

"Sonunda ben kurtulacaksam,oynayalım." dedi. O kadar heveslenmişti ki bu oyun benim için resmen zevk alıcı olmuştu.

"Sonunda kurtulacaksın demedim ki ben! tich tich ,oyunu söyleyeyim mi?" diyerek dudaklarımı büzdüm.

Bu sefer gözlerinde korku yer almıştı. Şu duyguları görmeyi çok özlemişim.

Korku, hem korkup hem cesaret göstergesi göstermek isteyen insanoğlu, gözlerindeki korkuyu geriye itip cesaretli davransa da eli titrer, ayakları titrerdi.

 DİANA+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin