Hana'nın odasındaki eşyalar dahi onun gideceğini kabullenmişti. Birkaç arkadaşına veda etti okulda Jungkook'u görmemek için büyük bir çaba göstermişti ama yanlışıkla yemek bölümünde masaları yan yana geldiğinde Hana boşu boşuna kaçtığını anladı. Jungkook ona tanımadığı birine bakıyormuş gibi göz ucuyla sakince baktı ardından umursamazca önüne Yeri'ye döndü. Hana için bu yetti de arttı. Kendi bakışlarındaki acı ve pişmanlığı onun gözlerinde göremedi. Ya da Jungkook göstermedi. Belki de yanında gülümseyerek ona bakıp heyecanla konuşan Yeri etkendi, bir kedinin tüm ilgisini ve dikkatini çekmiş bir fare gibi orada durduğu için gösteremedi Jungkook. Bir ihtimal.
Bugün okulun son günüydü. Hana acılarından kurtulacağı için memnundu yine de. Bugün kalbini ve gururunu inciten, onu alaya alan, acımasızlıkla acılarını görmezden gelen iki adamdan kurtuluyordu. Tabii Jungkook daha az suçluydu ama Hana yine de onu da en az Taehyung kadar suçlu görüyordu. Bu şekilde yarı yolda bırakılacağını, yaralı bir köpek yavrusu gibi onu böyle arkada bırakacağını tahmin edemedi. Ama her şeye rağmen eve dönerken içinde belli belirsiz bir mutluluk filizleniyordu. Yaz. Yeni bir yerde geçireceği bir yaz... Yanında da yabancı yoktu ya babasıyla olacaktı. Nasıl bir evde yaşayacakyı? Gün içinde neler yapacaktı? Aklındaki eski düşüncelerin yerini ne dolduracaktı? Bunun için heyecanlıydı.
Evin kapısını babası açtığında şok geçirdi gördüklerinin gerçek olduğunu kavrayınca boynuna atıldı. Gözleri de dolmuştu. Bu görüntü Taehyung'un bile içini ısıtmıştı. Babası kızını tepesinden öptü koltuğa geçtiler, annesi de ağlıyordu Hana biricik kızıydı onun ve buraya geldiğinden beri bir gece bile başka bir yerde yatmamıştı şimdi 3 hafta nasıl onun bu evde olmadığını bile bile gözüne uyku girecekti. Konuşmalar, gülüşmeler, yemekler. Gece oldu, Hana tüm eşyalarını hazırlamıştı odada dönüp duruyordu. Aklında ona göre utanç verici olan bir düşünce vardı ve onu uzaklaştırmaya çalışıyordu ama nafile. Gidiyorum, bari bir kerecik. İzin verir mi?
Taehyung'dan kurtulmak için gidiyorsa da onu deli gibi özleyecekti, bunu biliyordu. Bunun sadece geçici bir heves olmasını o kadar çok diliyordu ki şimdi 3 tane dilek hakkı olsaydı ilkini bunun için harcayabilirdi. Her dakika kalbine saplanan bir acı ve fiziksel bir değeri de yoktu bunun ki bu daha çok acı çekmesine sebep oluyordu en azından çığlığı basabilirdi. Biri ellerini bağlayıp tırnaklarını koparırken çığlık atabilirdi biri onu yerde sürükleyip defalarca karnını tekmeleseydi acıyla inleyebilirdi ama böyle bir durumda bunu yapamıyordu yapınca da aptalca oluyordu.
Saat on ikiyi çeyrek geçiyordu Taehyung bu saatte uyumazdı. Onun yanına gitmek istiyordu, hiçbir şey yapmasa da olurdu sadece yanına gidip oturmak istiyordu ya da konuşmak. Ya da düşündüğü şeyi yapmak.
" Çık kafamdan rezil şey. "
Bir anda kapı kolu dönüverdi. Korkuyla fısıltı şekilnde hihledi Hana. Taehyung içeri girdi. Kapıyı yavaşça geri kapattı. " Niye ayaktasın, kiminle konuşuyordun? " Hana aval aval ona bakıyordu, yatağın yanındaki gece lambasının ışığı Taehyung'un keskin yüz hatlarını aydınlatıyordu. Taehyung hala cevap bekliyorum der gibi dikiliyordu karşısında. " Kendi kendime... Eşyalarımı son kez kontrol ediyordum, " diye mırıldandı yerde bir şey arar gibi bakınıp. Hazırlıksız yakalanmıştı, tam onu düşünüyorken bir anda karşısında belirmesi... Taehyung Hana'nın yatağına oturdu üzerinde gri pijamaları vardı. " Beraber uyuyalım mı? "
Hana anlamayan bakışlarını Taehyung'a yöneltti. Kendisiyle dalga mı geçiyordu? Daha geçen haftalar bana bulaşma mesajı vermemiş miydi? Sinir ve utançtan yüzü kıpkırmızıydı üzerine yürüdü. " Benimle dalga mı geçiyorsun sen? "
Taehyung elini yatağa dayayıp başını kaldırarak Hana'ya bakıyordu şaşkın şaşkın. Bir an gülümsedi. " Benim yüzümden gittiğini biliyorum. Sakin ol. Seninle dalga geçmiyorum. Seni tanıyorsam bir daha buraya nasıl adım atmamanın yollarını arıyorsundur. " Sıkıntıyla nefes verdi. " Böyle olsun istemezdim. "
Hana geri çekilmişti ellerini beline yerleştirmiş öfkeli öfkeli pencereden dışarı bakıyordu." Seni özlemeyecek miyim sanıyorsun? Sandığından daha çok şey ifade ediyorsun benim için. "
Hana'nın dudakları alayla gülümsedi ağzından bir hah çıktı. Dudakları titremeye başladı, engelleyemiyordu. " Sonunda kurtuldum diye rahatlıyorsundur içinden. Sonunda geldiği gibi gidiyor diyorsundur. " Yüzünü tam olarak onun tersine çevirdi. Taehyung bir haksızlıkla karşı karşıyaymış gibi dudaklarını araladı. " Hana, hayır- "
" Odamdan çıkar mısın Oppa, uyuyacağım. " Gözlerini kapattı derin bir nefes aldıktan sonra tüm ağlama hissini kararlılıkla yok etti içinde. Ancak bundan sonra böyle bir ricada bulunabildi. Taehyung karasızlıkla kaşlarını çatmıştı kapıya göz ucuyla baktı.
" Gitmiyorum. "Hana şaşkınlık içindeydi.
" Odamdan çık diyorum Oppa! " Kapıyı işaret etti. Sesi netti artık.
Ama Taehyung hiç oralı olmadı gece lambasının ışığını söndürdü ardından kendi yatağıymış gibi Hana'nın yatağına uzandı.
" İyi, ben de senin odanda yat- " Kapıyı kendinde çekti ama açılmadı şaşkınlıktan sözünü biteremedi bile.
" Kilitlediğimi görmedin mi şapşal? "
Taehyung'un ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu. Son günde bu yapılacak şey miydi? Başını sağa sola salladı hayretle. Pes eder gibi derin bir nefes verdi çalışma masasına oturdu kollarını masaya dayadı ve başını kollarına yasladı. Taehyung böyle çocukluk yapan biri değildi Hana bu tavırlarını soğukkanlı bir şaşkınlıkla karşılıyordu. " Ne kadar inatçısın. "
" Sen de öyle, " dedi Hana.
Hareketlenme duyuldu Taehyung yatakta değildi artık. İki omzunu tuttu Hana'nın. Üzerine eğildi dudaklarını yanağına bastırdı. Bir an nefes alamıyor gibi oldu Hana. Taehyung ona göre çok garip davranıyordu bu yüzden Hana da grip davranmak zorunda kalıyordu yanaklarının sıcaklığıyla aklındaki düşünce yine utançla alevlendi.
" Gel hadi. İnat etme." Nazikçe bileğinden tuttu beraber yatağa girdiler. Başta Hana durakladı ama Taehyung her yönden çok ısrarcıydı. Büyük ihtimal onunla ilk ve son kez bu kadar yakın temas içinde olacaktı bir daha böyle bir şans eline geçmeyecekti o yüzden kabul etti. Taehyung zifiri karanlık odanın içinde kollarını Hana'nın beline doladı. Ölecek gibiydi kap çarpıntıları başlamıştı bile- ve sıcak basmaya- Burun burunaydılar. Hana'nın yanakları alev aldı. Alıp verdiği nefesleri yüzünde hissedebiliyordu ona dikiliydi gözleri, görüyordu. Karanlığa alışmıştı gözleri. Elleri kendi göğüsünde içine göçmüş bir kirpi gibiydi. Taehyung'un aksine ona dokunmaya cesaret edemiyırdu. Çocuk gibi korkuyordu. Taehyung biraz daha yaklaştı, sırıtıyordu.
Haafifçe başını geri çekti Hana. " Ne kadar kötüsün. Ne hissettiğimi biliyorsun ama buna rağmen... " Sözünü bitiremedi, diyecek bir şey bulamadı daha doğrusu. Taehyung'un gülümsemesi silinmişti yerine daha etkileyici bir gülümseme aldı. Alaydan uzak ama keyifli.
" Beni ne kadar yanlış anlıyorsun. Ben senin istediğini yapıyorum, sen iyi hisset diye. Yeterli değil mi yoksa?" Son cümledeki sesi tahrik edici bir fısıltı halinde Hana'nın kulaklarına kurşun gibi işlemişti. Hana artık kendini bir cehennem topu olarak görüyordu. Sırtı terlemiş ensesindeki saçlar birbirine yapışmıştı. Hana geri çekilme ihtiyacı duydu yoksa bazı şeylerin kontrolünü kaybedecek gibiydi. Günün başındam beri onu öpme düşüncesi tüm bedenini çelik top gibi sarsıyordu.
Taehyung bu isteğin sıcaklığını hissediyordu. Parmaklarını, vücut sıcaklığı 39 dereceye yaklaşmış olan Hana'nın yüzünde gezdirdi. Uzun parmaklarını teninde hisseder hissetmez kulağında sıcak bir nefes hissederek gıdıklandı. " Hevesini al diye yapacağım. "
Gözleri iri iri açılırken Taehyung dudaklarını çoktan Hana'nındakilere dayamıştı.
Hayalin gerçek oldu küçük şeytan.
Vninboku takip için teşekkürler 💗😚🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CLASSIC LOVE || BTS
Fanfiction" 𝐶̧𝑢̈𝑛𝑘𝑢̈ 𝚤𝑠̧𝚤𝑘𝑙𝑎𝑟𝚤 𝑘𝑎𝑝𝑎𝑡𝑎𝑐𝑎𝑔̆𝚤𝑧 𝑣𝑒 𝑘𝑖𝑚𝑖 ℎ𝑎𝑦𝑎𝑙 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑘 𝑖𝑠𝑡𝑒𝑟𝑠𝑒𝑘 𝑜𝑛𝑢𝑛𝑙𝑎 𝑠𝑒𝑣𝑖𝑠̧𝑒𝑐𝑒𝑔̆𝑖𝑧. " 🔞 • KUZU NO HONKAI animesinden esinlenilmiştir.