Bugün nadir günlerden biri. Taehyung üşüttü hem de bu havada. Okula gitmedim onunla kalacağım, ateşi var. Dile getirmese de yanında kalmamdan memnun. Kanepede gözleri kapalı uzanıyor karşısındaki koltukta oturuyorum elimde telefon var ona baktığımı yakalarsa bir bahanem olsun diye.
Ona ilaç verdim ateşi biraz olsa da indi. Yüzü nemli dudakları aralık saçları yastığa dökülüyor bünyesi çok zayıf, üzülüyorum onun yerinde ben olsaydım diye geçiriyorum içimden. Gözlerini aralıyor korkuyla telefonla oyalanıyormuşum gibi yapıyorum. Kılpayı pff!
" Hana. " Merakla bakıyorum. " Evet? "
" Bana su getirir misin? " Başımı sallıyorum elimdeki su bardağıyla ona doğruluyorum. "Kalkabilecek misin? " Gözlerini kısıyor yüzünü buruşturuyor ama kalkmayı başarıyor gerçekten çok kötü ona yaklaşıyorum. Eli elime değiyor, üreperiyorum ama belli etmiyorum. " Teşekkürler, " diyor sesi çatallı çıkıyor. Bir şey değil diye mırıldanıyorum bardağı geri götürüyorum. Arkamı döndüğümde bana baktığını görüyorum, gözlerimin içine bakıyor, kaşlarımı çatıyorum. Yüzüm endişeli. " Ne oldu? İyi misin? "
Başını ağır ağır sallıyor saçları soluk yüzüne yapışmış koltuğun kenarına kayıyor. " Yanıma gel, " diyor dümdüz bir sesle.
Geriliyorum, kalbim çarpıyor ne oldu birden bire? Niye öyle dikilip bana bakıyor? Gözlerine bakamıyorum. Yavaş adımlarla ona doğru gidiyorum bir anda merdivenlerden yukarı koşup odamın kapısını kilitlemek geliyor içimden gözlerindeki ifade çok kötü, endişe verici. Usulca oturuyorum. Yüzüne bakmaya cesaret ediyorum sonunda. " İ-iyi mis- "Sarılıyor. Hareketi çok ani oldu, anlam veremiyorum hâlâ, ben de ona sarılmalı mıyım yoksa önce hızla çarpan kalbimi mi yavaşlatmalyım. " Tae Oppa ne oluyor? " Derin bir nefes verirken göğüsü inip kalkıyor. Saçları yanağıma değiyor elleri sırtımda, öleceğim.
" Biliyorum Hana, " Halsiz, yorgun bir sesle diyor bunu. Artık neyi biliyorsa bildiği şeyden memnun değil. Kalbim yerinden fırlayacak gözlerim sonuna kadar aralık, kıpkırmızıyım. Bir şey söylemeye bile cesaretim yok ama sormak zorundayım. Sonuna mı geliyorum yoksa? Kendimi bir uçurumun ucundaymışım ve atlamam gerekiyormuş gibi hissediyorum, ucu bucağı yok atlayıp yere çakılana kadar bağıracağım.
" Ne-neyi... oppa? " Burnunu çekiyor, ağlıyor mu? Sesi sanki yüzünü yastığa bastırmış gibi çıkıyor.
" Bana o gözle baktığını. "
Sanki bir şey canımı yakmış gibi irkildim, kıymık batmış gibi, cam parçası derimi kesip kemiğime kadar girmiş gibi. Hayır hayır hayır! Onu ittiriyordum ki daha sıkı sarıldı. Şimdi ben ağlayacağım. Utancımdam kıpkırmızıyım gözlerimi kapatıyorum dudaklarım titriyor. Öğrenmemeliydi, öğrenmemeliydi. Nasıl bilebildi?
" Sana çok kötü davrandım, daha da... İlerlemesin diye. " Şaşkınlıkla dudaklarım aralandı. Daha da ilerlemesin diye mi?
Dişlerimi sıktım bir yandan da ağlamamak için kendimi tutuyordum. Hıçkırıklar boğazıma diziliyor, volkan gibi patlayacağımı hissediyorum. Hayretler içindeyim, aklımın ucuna bile gelmezdi. Sanki doktor bana öleceğim zamanı söylemiş gibi hissediyorum. Çaresiz, şaşkın, ne yapacağını bilmeyen... Burnunu tekrar çekiyor. Artık onun yüzüne nasıl bakacağım, onun hakkında süşlediğim tün şeyleri biliyormuş. Benim hakkımda ne düşünüyor şimdi kim bilir. Aptal olduğumu, sapık olduğumu, ergenlik döneminde herkese abayı yakan küçük kızlardan olduğumu... Bedenim taş kesilmişti. Buradan gitmek istiyorum, şimdi. Başımla itiraz ettiğimi ifade etmek için hızlıca sağa sola sallıyorum, kabul etmemeliyim.
Debeleniyorum, ittiriyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CLASSIC LOVE || BTS
Fanfiction" 𝐶̧𝑢̈𝑛𝑘𝑢̈ 𝚤𝑠̧𝚤𝑘𝑙𝑎𝑟𝚤 𝑘𝑎𝑝𝑎𝑡𝑎𝑐𝑎𝑔̆𝚤𝑧 𝑣𝑒 𝑘𝑖𝑚𝑖 ℎ𝑎𝑦𝑎𝑙 𝑒𝑡𝑚𝑒𝑘 𝑖𝑠𝑡𝑒𝑟𝑠𝑒𝑘 𝑜𝑛𝑢𝑛𝑙𝑎 𝑠𝑒𝑣𝑖𝑠̧𝑒𝑐𝑒𝑔̆𝑖𝑧. " 🔞 • KUZU NO HONKAI animesinden esinlenilmiştir.