Yolda tek başıma ve yavaş adımlarla ilerliyordum. Bırakın adım atmayı nefes almak bile istemiyordum. Kendimi o kadar enerjisi bitmiş hissediyordum. Enerjisi biten ise Ruhumdu. Ruhen yorgun hissediyordum.
Savaş'ın mesajları, beni merak etmesi, beni sorması güzeldi. Gülümsetiyordu. Ama Selin'in ondan hoşlanması ve onun benim arkadaşım olması, benim hakkımda yalan söylemesi... Hepsi bir araya gelince ruhum yorulmuştu.
Sınıfa girip bir kaç kişiye selam verdikten sonra en arkaya bir bakış attım. Her zaman biz orada otururduk. Kızlar oradaydı. Oraya oturmak istiyor muydum ? Hayır.
Gidip bir ön sıraya oturdum. Onlara döndüğümde Nur kaşlarını çattı.
"Neden yanımıza oturmadın ?" Hande göz devirdi.
"Bırak oturmak istemediyse oturmasın." bu sefer ben merakla kaşlarımı çattım. Handeye ne olmuştu ? Hande böyle konuşmazdı benimle
"4 kişi olunca sıkışık oluyo orası." dedim. Nur başını salladığı sırada içeri Arazi Manyağı, Taş Toprak ve Kazma Kürek ikilisini çok seven sevgili öğretmenimiz girdi.
Eşyalarını masaya koydu. Yürüyüp ellerini kürsünün iki yanına yerleştirdi. Sınıfa selam vermeye başladı. En son bize döndü. Sonra Kürsüden ayrıldı. Yürüdü.
"Size de Günaydın Arka sıra. Noldu ayrılmışsınız ?" beni işaret edip güldü. Bu adam komik değildi. Hem de hiç değildi.
Cevap vermedim. Ama benim gibi düşünmeyen Hande hocanın arkasını dönmesiyle mırıldandı.
"Sürtüklerin yanımızda oturmasını istemiyoruz zaten." sakin kalıp adamı dinlemeye odaklandım. Hoş bu adamın ders anlatması mucizeydi. Yine ders hariç her şeyi anlatıyordu. Banane Senin Maaşından, banane Büyük İskenderden.
Ders bitipde kendisi sınıftan çıktığında Arkaya döndüm.
"Hayırdır Hande ?" dediğimde kaşları kalktı.
"Asıl sana hayırdır. Sevgili yaptığını senden duymam gerekirdi." diyip kalktığında Selin'e baktım. Omuz silkti.
"Sevgilim yok. Olsaydı benden duyardın zaten." dememle arkasına döndü.
"Selin bir şey söylesene ?" dediğimde tek kaşını kaldırdı.
"Sevgilin yok ama Savaş ile İnstagramdan Takipleşiyorsunuz. Bunu bana ne zaman söyleyecektin ? 4 gündür takipleşiyorsunuz." omuzlarım düştü.
"Önemli olduğunu düşünmedim. Ben sizin gibi yapıp sizin kiminle takipleştiğinize bakmıyorum. Sizi de takip ettiğini düşünmüştüm. Bu yüzden söyleme gereği duymadım. Komşumuz olarak istek atmıştı kabul ettim. Ayrıca kiminle takipleştiğim sizi ilgilendirmez." ardından sıradan kalkıp yürüdüm. Bu kadarı fazlaydı.
"Dur olduğun yerde." Handenin sesi ile bıkkınca arkama baktım. Ne var dercesine başımı salladım.
"Onu engelliyceksin. Selin ile takipleşmiyorlar. Hem İzin Aldın mı ?" kaşlarımı çattım.
"Kiminle takipleşip takipleşmediğime siz karar veremezsiniz. Ayrıca Kardelen'in kimi takip edip etmediğine de siz karar veremezsiniz. Herhangi birinin biriyle takipleşmesi için izin alması mı gerek ? Ya da Selin'in takip etmesi. Arkadaş grubunda bir liderlik yarışı var gibi duruyor Kardelen. Hande mi yoksa Selin mi lider ?" arkamda onun varlığını hissettikten hemen sonra konuşmasını duymuştum.
Tekdüze, duygusuz ses tonuyla konuşmuştu. Yutkunup kızlar gibi arkama baktım. Bana çok yakındı. Sırtımı yaslayabileceğim bir dağ gibi duruyordu.
"Sana ne ? Sen ne karışıyorsun. Hem Görsel sanatlar sınıfı bu blokta değil. Senin burda ne işin var ?" Handenin cümlesiyle bende merakla ona döndüm.
"Benim kiminle takipleştiğim söz konusuysa karışabilirim. Görsel sanatlar sınıfının yerini biliyorum ve senden öğrenecek değilim. Ayrıca buraya gelmemin sebebini sana açıklamak zorunda da değilim." yine aynı duygusuzluk. Tok ve erkeksi sesi.
Tekdüze bir ses. Ne çok yüksek ne çok kısık. Ne bağırıyor ne de fısıldıyordu.Bağırışımı duymayacak insanlar karşımdayken fısıldasam koşarak gelecek insan arkamdaydı. Arkadaşlarım beni asla duymayacaktı. O ise sessiz çığlıklarımı hissederdi.
Handenin surat ifadesi ile elini omuzuma koydu. Ona doğru dönmemle gülümsedi. Sonra elinde tuttuğunu yeni fark ettiğim büyük paketi uzattı.
"Beğenirsin diye düşündüm. O yüzden beğen." gülümsedim ve büyük paketi aldım. Sertti.
"Burda açma. Eğer beğenmezsen surat ifadenden ya da gözlerinden anlarım." göz devirdim.
"Sonra beğenip beğenmediğini mesaj olarak atarsın." hızla sınıftan çıktı. Bu sefer sesi tekdüze olsa da tüm duyguları barındırıyordu ve hepsini hissetmiştim.
Beğenmem konusunda umutluydu. Beğenmeme düşüncem üzüyordu. Yazma ihtimalim ise mutlu ediyordu. Bu çocuk aklımla oynamayı bırakmış Kalbimi karıştırmaya başlamıştı.
"Oynaşmanız bittiyse eve gidelim. Konuşacaklarımız var." Selin'in cümlesi yağmur bulutlarından daha karanlıktı.
Hep beraber eve yürüdük. Nur bu olayın dışında kalmak istediğini söyleyip evine gitti.
Eve geldiğimizde elimdeki paketi odama götürdüm. Ardından salona geçip her zamanki koltuğuma herzamanki gibi oturdum. Kızlara baktım.
"Biz seninle anlaşamadığımıza karar verdik. Ve Gamzede olaylara karışmadığını kendi aramızda çözmemizi istediğini söyledi. Biz evden ayrılmana karar verdik. Yani biz üçümüz burada kalıcaz. Ve sen gideceksin." Selin cümleyi bitirdiğinde Hande bağladığı kollarını açtı.
"4. Kişi için okul panosuna ilan astık bile." sessiz kalsa şaşardım.
"İyice bir düşünün bence. Gamzenin burda kalmasında bir sakınca görmüyorum. Sizinse kalacak bir ev bulmak ve eşyalarınızı toplamak için 3 gün süreniz var. 3 günün sonunda Kilidi değiştiricem. Ve burada kalan eşyalarınızı çöpe atıcam. O minik kuş beyniniz hızlıca kira ödediğimiz kişinin dedem olduğunu idrak etse iyi olur." sonrasında yerimden kalktım ve odama yürüdüm.
Apartman dedeme ait aizin havanız kime ? Apartmanın adı Acar siz kimsiniz ?
Pencere yatağıma oturup her zamanki gibi dışarıyı izlemeye başladım. Ardından kalkıp yatağımın üzerine koyduğum paketi alıp açtım.
İçinden çerçeveli bir resim çıktı. Bu Karakalem Çizim Bendim. Başka bir yöne bakarken ve gülümserken çizilmiştim. Çerçeveyi paketten çıkardım. Arkasında bir not ve fotoğraf vardı. Fotoğrafın karakalem halini çizmişti. Notu okudum.
Senin Fotoğrafını gizlice çekmem yanlıştı kabul ediyorum. Ancak çok güzel gülüyorsun ve güleceğini öncesinde dudaklarının hafifçe kıvrılmasından anlıyorum. Dudaklarının kıvrıldığını gördüğüm anda fotoğrafını çektim. Çünkü gülüşün çok güzel. Hep Gülümsemen dileğiyle...
Savaş Özkan
Not gerçekten güzeldi. Fotoğrafta güzeldi. Ama çizim hepsinden güzeldi. Notu ve fotoğrafı yatağımın üzerine bırakıp çerçeveli halimle bakıştım. Sonra onu alıp odadan çıktım. Salona geçip duvarda duran aile fotoğrafımızın yanına Çerçeveli halimi astım.
"Hediyesi bu muymuş ? Güzel olmuş." çıktığım sandalyeden indim. Konuşan Selin'e baktım.
"Benim seninle bir sorunum yok. Ama Hande ile daha samimiyiz biliyorsun. Birde Savaş ile takipleşmen, onunla konuşman, ben ondan gerçekten hoşlanıyorum. Sana sormama rağmen neden ondan hoşlandığını söylemedin ? Ona kapılmama neden izin verdin ?" yanına yürüdüm.
"Çünkü sen benim arkadaşımdın. Ben ondan hoşlansam bile senin önüne taş koymam. Engel olmam. En azından olmazdım. Arkadaşlarım için canımı veririm. Ama kimse beni benim evimden atamaz." yanından geçtim.
Onu ben, Ananem ve Dedemin gülümsediği aile fotoğrafımız ve karakalem çizimimle yalnız bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Agnosia(Hissiz)
Teen FictionBirbiri için yaratılmış iki insan, aynı gökyüzüne bakıp, aynı hayatı paylaşırken nasıl birbirine yabancı olabilirdi... Yapbozdaki bir kaç parça başka bir yapboza aitti biz ise parçaları inatla kendi yapbozumuza takmayı denedik... ©Tüm Hakları Ağlayı...