7

6 1 0
                                    

(Tunahan Yaman)

Tavanı izleme seramonim devam ederken kapım tıklatıldı. Ses çıkarmadım. Hafifçe Aralandığında Pelin başını uzattı.

"Yemek hazır." başımı salladım.

Kapıyı kapattığında yatmayı kesip doğruldum. Yorganımı düzeltip dizlerimi kırarak oturdum.

Savaşla 6 gündür konuşmuyordum. 6 gündür karşılaşmıyordum. 6 gündür içimde bir savaş vardı. Kendimle cebelleşiyordum.

Ruhum sıkılıyordu. İçim içime sığmıyordu. Kendimi çok kötü hissediyordum ama gıkım çıkmıyordu. Sonunda derin bir nefes alıp salona geçtim.

Masaya oturduğumda Pelin önüme çorba koydu. Kaşığımı daldırıp karıştırdım. Dalgınca çorbayı izliyordum. Ama zihnim boştu.

"Yeter ama. Gül, konuş, bağır, ağla. Ne yapıyorsan yap. Ama susma. Yeter. Sadece kendine değil bize de eziyet ediyorsun." Gamzenin konuşmasıyla ona baktım. Göz devirdim. Sonra tekrar çorbama baktım.

"Yemeyeceksin değil mi ?" Pelin'in sorusuyla başımı aşağı yukarı salladım. Gamze ve kendine yemek koydu. Bana gelinceyse kaseyi önümden aldı. Yemek istemediğimi söyleyince sadece bir bardak meyve suyu koydu önüme. Belki içerim diye.

İştahım yoktu. 6 gündür sadece yaşayabilecek kadar yemek yiyordum. Zorunda olmasam onu da yemezdim. Resmen çökmüştüm. Bunu birinin söylemesine gerek yoktu. Hissediyordum.

"Tunahan gelecekmiş. Belki o keyfini yerine getirir." Pelin'in cümlesiyle ufak bir tebessüm oluştu yüzümde. Tunahan'ı severdim. Benden bir yaş küçüktü. Pelin'in kardeşiydi. Pelin de benden iki yaş büyüktü. Ben 20 yaşındayım.

Gamze yemeğini bitirip kalktığında. Oturmaya devam ettim. Tuna'nın gelmesi çok uzun sürmezdi. Tahmin ettiğim gibi de oldu. 1 saat sonra zil çaldı. Gidip kapıyı açtım.

"Turnahannn." dediğimde suratını buruşturdu.

"Bak geri giderim ha ?" dediğinde gülümsedim.

"Göndermem ki." dediğimde kaşları havalandı. O sırada karşı kapı açıldı ve Savaş'ı gördüm. Ayakkabılıktan ayakkabılarını aldı. Sonra bana baktı.

"İçeri gel." düz bir sesle konuştuğumda havaya kalkan kaşları çatıldı.

"Güzelim sen iyi misin ?" dediğinde ona baktım. Omzunun üzerinden Savaş'a bir bakış attı. Sonra içeri girdi.

Kapıyı kapattım ve salona yürüdüm. Eşyalarını koltuğa bıraktı. Pelin'e sarıldı.

"Kızlar yok mu ?" cümlesiyle evden gittiklerini söyledim. Şaşırıp kaldığında Pelin sonra anlatacağını söyledi. Fazla üstelemedi.

Biraz sohbetin ardından battaniyeyi getirdim. Üçlü koltuğa dizilip film açtık. Ortaya ben geçmiştim. Başımı Pelin'in omuzuna koyup izlemeye başladım. Sonlara doğru esnedim.

Film bittiğinde Tuna Selin'in odasına Pelin de Hande'nin odasına geçti. Bende pencere yatağıma oturdum. Işığın altında elindeki sigarasıyla bekliyordu.

Sonra Gıcık Kız geldi. Kol kola girip sahile giden yolda yürümeye başladılar.

Ben evden çıkmıyor derslere bile gitmiyordum. O ise o gıcıkla sahile gidiyordu. Kızın beni sevmediği belliydi zaten. Ama Savaşa karşı bir şeyler hissediyor olma ihtimali de vardı ve bu ihtimal canımı çok yaktı.

Daha fazla düşünmek istemeyip yatağıma geçtim ve kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

Sabah Uyanmamın sebebi Tuna'nın bağırışlarıydı. Kalkıp sese, yani salona yürüdüm. Üçlü koltuğa boylu boyunca uzanmıştı. Ve sığmamıştı. Bir eli karnında bağırıyordu.

"...Aç kaldım a dostlar. Aç bırakıldım. Kızlar var dedim yemek yerim dedim ama aç bırakıldım. Üç tane kızın olduğu evde aç susuz kaldım. Yetişin komşular yetişin. Eziyetime bir son verin.Bir damla suya kuru ekmeğe hasret kaldım..." ve bu şekilde devam ediyordu. Yanına gidip başında dikildim. Beni fark edince hemen kalktı.

"Ahh, kurtarıcı meleğim gelmiş. Beni bu ızdıraptan kurtar." elimi tutup konuştuğunda duygusuz ifademi bozmadım. Koltuktan kayıp yere diz çöktü.

"Kraliçem, güzel, meleğim ben aç susuz kaldım bu diyarlarda. Majesteleri karnımı doyurmaz mı acaba ?" acaba konservatuar okusa daha mı iyi olurdu onun için ? Çok iyi rol yapıyordu. Aynı ifadeyle baktım.

"Dolap orda. Kalkıp yeseydin bir şeyler senin bağırışınla mı uyancam lan ben." Pelin'in bağırışıyla başını eğip ona baktı. Sonra gözlerini kıstı. Ve konuşurken önce ona sonra bana baktı.

"Zalim karı. Acımasız. Kötü Cadı. Kraliçem, siz bana acıyın lütfen." göz devirdiğim sırada Gamze de geldi.

"Gel ben seni doyurcam." dediğinde kalkıp sevinçle ona el uzatan Gamzenin elini tuttu. Çocuk gibi. Sonra dönüp bana dil çıkardı. Ağzım şaşkınlıkla aralandığında Gamzeye gülümsedi.

Gamze dolabı açtı. İçinden 3 tane yumurta çıkardı. Tezgaha koydu. Sonra haşlanmış mı kızarmış mı dedi Tuna Haşlanmış severdi benim gibi. Yumurta haşladığımız minik cezveyi çıkardı. Sonra döndü.

"Bak şimdi yumurtaları koyuyorsun. Sonra su koyuyorsun. Sonra ocağı yakıyorsun. Sonra-"

"Yumurta haşlamayı mı anlatıyorsun?" Tuna'nın sorusuna başını salladı.

"Haşlamayı biliyorsan güzel. Haşladıktan sonra kabuğunu soyuyorsun. Tuz ve istersen baharat döküyorsun. Ve yiyorsun." Tuna kaşlarını çattığında gülümsedi. "Seni doyurucam dedim ama nasıl olduğunu söylemedim. Kendi kahvaltını kendin hazırla."

Tuna bana ve ablasına yavru kedi bakışları attığında Pelin konuştu.

"Kötü cadıyım ya ben, zalim karıyım ya." dedi ve gitti. Bana baktığında dil çıkarıp odama yürüdüm. Arkamdan kapıya kadar geldi.

"İyi be bende dışarda yaparım kahvaltımı." cümleyi duyduğumda hızla geri döndüm. Pelin ve Gamze'de aynı şekilde geri döndü. Ben montumu aldığımda kapıyı açmış çıkıyordu. Sonra bize döndü.

"Bir adet Sünger bob, bir adet Ayıcık ve bir adet Tavşancıkla kahvaltıya gidersem deli olmuş olur muyum ?" dediğinde pijamalarımızı fark ettik. Tabi o rahattı.

Koyu yeşil ve siyah kareli bir pijama altı ile siyah tişört vardı üstünde. Hiç kötü de durmuyordu. Gamze ve Pelin hızla üstlerini değiştirmeye gittiğinde Apartman kapısının sesi duyuldu. Ardından Savaş göründü. Düzgün yürüyemiyordu. Duvara çarpıp kapısına geldiğinde anahtarlarını üçüncü defa baktığı sağ cebinden çıkardı sonunda.

"Dostum ? İyi misin?" Tunahan'ın sorusuyla başını salladı.

"Sadece biraz alkol aldım." sonra bayıldı.

Agnosia(Hissiz)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin