Eğlencenin sadece kelime anlamını bilirdim; bu kadar. İskele'ye geldiğimden beri Ayaz'ın şu sigara merakı dışında neredeyse her şeyi denemiştim. Artık evde zaman geçirmek bir yana, getirdiğim romanların bile yüzüne bakmıyordum. Yemeğimi çabucak yiyor ve yorgunluktan erkenden uyuyordum. Yaz tatilinin neden bu kadar sevildiğini artık anlayabiliyordum.
Eski villanın bahçesi, Kağan'ın beni öptüğü yer, evimizin birkaç sokak arkasında kalıyordu. Arkadaşlarımızdan ayrı gezmiyorduk ama yalnız kaldığımız ilk anda bile kendimizi burada buluyorduk. Birbirimizi her zaman öpmesek de özel yerimiz gibiydi. Henüz sevgili değildik, ne olduğumuzu bilmiyordum. Bir isim koymak zorunda hissetmemiştik sadece bu eşsiz günlerin tadını çıkarıyorduk.
"Seni burada bulacağımı asla tahmin etmezdim."
"Ayaz?" Ellerimi çırpıp ayağa kalktığımda güneşten kıstığım gözlerimle ona gülümsedim. "Asıl senin burada ne işin var?"
Bir odun yardımıyla kökünü çapalamaya çalıştığım ağaca baktı. "İskele'deki her yeri bildiğime ne zaman ikna olacaksınız? Ben burada yaşıyorum." Duruşunu dikleştirdiğinde ellerini imayla beline yerleştirdi. "Ayrıca iyi bir rehberim, burayı sana benim tanıtmam gerekiyordu."
"Bir gün Kağan'la villanın önünden geçtik ve çeşmesini kullandık. O zamandan beri geliyoruz. Bahçeyi de çok sevdim, sadece biraz bakıma ihtiyacı var."
"Haklısın, aynısını Kağan'a defalarca söylemiştim ama uğraşmak istemiyor." Etrafımızı incelerken her bir noktasını tanıdığı belli oluyordu. "Bu çocuk sana karşı boş değil. Baksana, gizli yerimizi bile göstermiş."
Beni burada öptü...
Konuyu değiştirmek için, "Daha önce gelir miydiniz?" diye sordum ilgiyle.
Tek tük kalan çimenlerin en güzel köşesine geçip oturduğunda ben de ona uyum sağladım. "Özellikle küçükken vaktimizin çoğunu burada geçirirdik. Bahçede bir şeyler keşfetmeye, ağaçlara tırmanıp sağlam meyveleri toplamaya bayılırdık hatta toprağın üzerinde uyuduğumuz bile oldu."
İki küçük yaramazları aklıma getirince duygulandığımı hissettim. "Kağan İskele'ye ilk kez ne zaman geldi?"
"Beş yaşından beri her yaz."
Gözlerim irileştiğinde Ayaz bu halime içten gülümsedi. "On yıldır arkadaşsınız."
Başını salladı. "On bir olmak üzereyiz."
Birbirleriyle çok iyi anlaştıklarının herkes farkındaydı ama böylesine uzun süreli bir dostluk beklemiyordum. Çocukluklarına dayanan arkadaşlığın temeli gerçekten sağlam görünüyordu. Çoğu zaman kendi aralarında fısıldaşırlar, bizim anlamadığımız esprilere gülerlerdi.
"Sadece yazları görüşmek zor olmalı."
"Birbirimizi özlüyoruz ama alıştık. Sürekli konuşuyoruz. Eh, Kağan'ın meşgul olmadığı zamanlar."
Dudaklarımın içini ısırırken yaz tatilinin nasıl biteceğini düşündüm. Her güzel rüyadan uyanılırdı ve tüm masalların mutlu bile olsa bir sonu vardı. "Onun arkadaş çevresi geniş, değil mi?"
"Satürn'ün halkası kadar," dedi kehribar gözlerini dikip. "Ama ben onun her zaman en yakın arkadaşı olarak kaldım, beni hiç unutmadı. Seni de hiç unutmayacak." Duraksadı. "Sen hep onun âşık olduğu kız olarak kalacaksın."
Ellerimin titremeye başladığını fark ettiğimde parmaklarımı toprağa bastırdım. "Bunu da nereden çıkardın?" diye sordum, ilgisiz bir tonda konuştuğumu umut ederek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan Adını Fısıldadı
Fiksi RemajaBilinmeyen: Bugün hangi katındasın cehennemin? Bilinmeyen: Vazgeçemediğin nefretin, tiksindiğim derin ve üzerine giydiğin şu kinin. Bilinmeyen: Hiç mi kibirsiz bakmaz gözlerin? 5.8.21 | karanligiyazar