3. Bölüm

1.3K 136 42
                                    

Babamın odasına hızlı adımlarla giderken, ona sesleniyordum.

"Yeni bir iş aldım."

Muhtemelen beni duyuyor ama bana cevap verme zahmetinde bile bulunmuyordu. Hep böyle yapardı.

"Her neyse, bu borcunu da ödeyeceğim, herhalde ölene kadar anca bitiririm ama ödeyeceğim ve bu son olacak baba. Zaten son olmak zorunda, dahasının altından inan ki kalkamam."

Kapıyı açtığımda, babam yatağında oturuyor ve bana oyuncağı alınmış bir çocuk gibi bakıyordu.

"Baba deme bana, oğlum yokmuş benim."

Ona aldırmaksızın konuşmaya devam ettim. "Bu iş için başka bir evde kalacağım ve sana çok güvendiğim için, halamı buraya davet ettim."

Babam korkuyla yataktan fırladı ve "Şaka yapıyorsun!" dedi. Herhalde ortak olarak sevdiğimiz tek şey, dehşet verici şeyler karşısında bu tepkiyi vermekti.

"Ciddiyim."

"Cadoloz Şadiye'yi mi çağırdın?"

"Aynen öyle yaptım. Sen anca ondan korkar da kumara gitmezsin," diyerek mutfağa yöneldim. "Lütfen baba," diyerek dolabın kapağını açtım. "Artık dayanacak gücüm, yaşanacak bir hayatım da kalmadı..." diyerek ona döndüm. "...bari işimi yaparken mutlu olabileyim. Olur mu? Uslu dur."

"Şadiye gelmeseydi aslında..."

"Soluğu kumarhanede alırdın."

"Neyse..." dedi babam ve bana yanaşarak, "Bu sefer ne yazacaksın?" diye sordu.

"Bir geri dönüş hikayesi," dedim. Aklıma Yankı'nın için için yanan yeşil gözleri geldi. "...ya da yeniden doğuş, Anka kuşu gibi."

"Güzel..." derken iç çekti. "Ama Anka artık klişeleşti. Yeniden doğmak çok da matah bir şey değil," dedi ve mutfak masasına kuş gibi çöktü.

Babam da yazmayı severdi, hatta annemi yazdığı hikâyelerle tavlamıştı ama sonra kumar da onu tavlamıştı. Babam da kazanan olmayı bırakıp kaybeden olmaya başlamıştı böylelikle.

"Sen ne önerirsin?" derken ikimiz için makarna yapmaya koyuldum. Dün gece gördüğüm makarna tarifi yaşadığım onca şeye rağmen aklımdan çıkmamıştı ve kesinlikle o makarnayı yemek istiyordum.

"Bence geri dönüş hikayesinde, insanlara özlediği o kişinin döndüğünü göstermelisin. Yaralarından kurtulmuş, yeniden doğmuş birisi yerine yaralarıyla bütünleşmiş, hâlâ sevdikleri, biraz daha büyümüş ama yılmamış, düşmüş ama kalkmayı da başarmış birini göstermelisin..."

Kaşlarımı ilgiyle kaldırarak babama döndüm.

"Eski kurt hâlâ iyi, huh?" diyerek sırıttım. Böyleydik işte, tartışır ve hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam ederdik. Başka türlü nasıl yaşayabilirdim, bilmiyorum.

Babamın gözleri özlem dolu bir ifadeyle parıldadı ve "Kalemini kaybetme," dedi bana.

"Umarım," demekle yetindim.

Bazen ne kadar istemesek de, hayat bizden en sevdiğimiz şeyleri alırdı. Zamanında babamdan, annemi; benden de, babamı aldığı gibi...

~~

"Şadiye hala, babamı kurk tavuk gibi masaya bağlayabilirsin, hiç sorun değil. Kumarhaneye gitmediği müddetçe sorun yok," dedim, halamın valizini salona çekerken.

Babam tekli koltuğunda kollarını göğsünde bağlayarak oturmuş ve dudaklarını bükmüştü. Şadiye halam yaş olarak babamdan küçüktü ama babam daha çocuksuydu. Halam onu hep azarlardı ve babam da bunun altından çoğu zaman kalkamazdı.

Hayalet Yazar | bxb ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin