Yankı salondaki koltukta uyumaya devam ederken, usulca yanından sıvıştım ve kapıyı sabırsızca çalan kişiye kapıyı açmak için hızlıca kapıya ulaştım.
Alparslan hemen karşımdaydı, onun arkasında da orta yaşlı bir adam vardı. Görünüşüne bakınca, baya varlıklı bir doktor olduğu belli oluyordu. Ancak görüntüsü, bir şekilde insanda güven uyandırmıyordu.
Doktorların, hastalarında güven duygusunu uyandırması gerektiğini düşünüyordum ben. Böyle, içini açmaya meraklı, küçük karanlık gözleri olması güvensizlik veriyordu. Tereddütle Alparslan'a baktığımda, "Yankı'nın anlaşabildiği tek doktor olan Sadri Bey'le tanıştırayım seni," diyerek arkasındaki adamı gösterdi.
Sadri Bey'in küçük siyah gözleri hızla kırpışırken, elimi ona uzattım ve "Onur Poyraz," diyerek kendimi tanıttım.
"Merhaba!" dedi Sadri Bey, elimi öyle güçlü sıkmıştı ki bir an kemiklerimin kırılacağını düşündüm ancak sert sıkışı çok kısa sürdü. Elimi bırakıp hızlıca eve daldı ve benim güçlükle uyutmayı başardığım Yankı'yı, tek bir gürlemeyle ayağa dikti.
"YANKI ASRIN!"
Yankı, bir an neye uğradığını şaşırırcasına doğruldu ve gözlerini kırpıştırarak sesin kaynağına baktı. Doktorunu gördüğünde, yüzünden belirgin bir memnuniyetsizlik ifadesi geçti. "Sadri," dedi, sanki sevmediği bir meyveyi çürükken eline almak zorunda kalmış gibi yüzünü buruşturdu.
"Tabii Sadri ya," derken adam, sert adımlarını yere çarpa çarpa Yankı'nın karşısına dikildi ve gözlerine dikkatle bakarken, "Düzenli kullanmamışsın, yoksunluk belirtileri var, dudaklarındaki kuruluk bakayım..." bir anda öne eğilip kalın parmaklarını Yankı'nın gözlerine götürdü ve göz kapaklarını açabildiği kadar açarken, "Boş bakışlar, ah çocuğum ah..." diyerek geri çekildi. "İddianı kaybettiğine göre, çift seans ücreti alırım."
"Pardon?" diyerek, araya girdi Alparslan.
"Tekrar kullanırsa onu tedavi ederken çift seans ücreti alacağımın sözünü almıştım," diyen doktor kenardaki tekli koltuğa geçti ve bir bacağını diğerinin üstüne atarken, dikkatle Yankı'ya baktı ve bize hitaben, "Yalnız kalmamıza izin verin çocuklar," dedi.
Yankı ilk önce bana, sonra da yanımda dikilen Alparslan'a kısa bir bakış attıktan sonra yeniden bana döndü. Başını hafifçe sallarken, sanki çıkmamız için onay vermişti. Her ne kadar yanında kalmak istesem de, hasta ve doktoru arasındaki özel konuşmaya şahit olmamamız gerekiyordu.
Bu yüzden Alparslan'a, "Bahçeye çıkalım," dedim ve bahçeye açılan cam kapıya doğru ilerlerken masanın üstündeki sigara paketimi de alarak, hızlıca salonu terk ettim.
Alparslan'la birlikte bahçedeki kamelyaya geçtiğimizde, masaya oturur oturmaz sigaramı yakmıştım. Alparslan bana şaşkınlıkla bakarken, "Sigara içtiğini bilmiyordum," dedi.
"Sadece yazarken," diye karşılık verdim. Ancak şu anda sigaradan aldığım derin nefes onun daha da şaşkın bakmasına neden olmuştu.
"Şu anda yazmıyorsun ki."
"Bir de stres altındayken..."
"Bu durum seninle alakalı değil," dedi Alparslan, oysaki bilmiyordu Yankı ile aramızda değişen şeyleri, bu durumun benimle ne kadar alakalı olduğunun farkında değildi.
"Bir noktada, buna düşeceğini biliyordum," diyerek kollarını göğsünde bağladı. Başını içeriye, perdelerin savrulduğu salona doğru çevirdi. "Metin sahneye geri dönmesi için vaktin geldiğini söylediğinde Yankı fazlaca stres altında hissetmeye başladı ve üstüne yüklenmeye başlayan sorumluluklar ile altından kalkamayacağını düşünmüş olmalı... Yani tekrar bu bataklığa ayağının değeceğini biliyordum, bağımlılar her zaman bataklıklarına geri dönerler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Yazar | bxb ✅
Narrativa generale"Gerçek hikayemi duymak bile istemezsin." 31.05.2022