Yankı'dan uzak duruyordum çünkü gözlerini bir türlü üstümden almıyordu. Laptobun klavyesini döven parmaklarım artık sinirden uyuşurken, gözlerimi kaldırıp onun ormanları andıran yeşil gözlerine baktım.
Loş ışıkla koyulaşmış gözleri, beyaz teninde zümrüt parıltıları saçıyordu adeta.
"Söyle, gözünle oydun beni..." dedim. Sesim yılgın bir tınıdaydı. "...benim söyle dememi beklemeden de söyleyebilirsin."
Genişçe gülümseyerek, "Tayfun'u gönderdim ama üçüncü olmak ister miydin?" diye sordu.
Bir şeyi anlamadığımda ya da anlamayı reddedeceğim kadar tiksinç bir soru sorulduğunda dudağımın hemen üstünde ve burnumun kenarında kalan bir kas seğirir beni o anda daha da sinir ederdi.
Şimdi yine aynı kas seğirirken, "Anlamadım?" dedim. Beni tanıyan nadir insanlar, bu sesin birini azarlamadan önce toklaşan o ses olduğunu anlayabilirlerdi.
Yankı, "İstemezmişsin, anladım, tamam..." derken bana göz kırptı ve "Parfüm kokunu benden niye saklıyorsun?" diye sordu.
Bir kez daha, "Anlamadım?" dedim. Yankı'nın amacı neydi?
"Eve gelir gelmez sigara içtin de, ondan sordum."
"Çünkü gerildim," dedim. "Bir şeylere anlam veremediğimde geriliyorum."
"Ama sadece yazarken sigara içtiğini söylemiştin."
"Çünkü yazarken de geriliyorum, bir şeyin en iyisini yapmaya çalışmak insanı geren bir aktivite ve ne yazmak istediğimi bilsem dahi, bir şeyi anlamlandıramadığım zaman geriliyorum."
"Peki neyi anlamlandıramadın? Seni yanıma çekmemi mi? Aslında özel bir anlamı yoktu. Yüzünden, siz keyfinizi bozmayın ben giderim, ifadesi okunuyordu ben de senin gitmeni istemediğim için Tayfun'u yolladım."
"Haa..." diyerek gözlerimi yeniden laptoba indirdim. "Tabii, işimi yapmamı istiyorsun," derken, ellerim yeniden klavyenin üstünde dolandı.
"Aslında işini ağır yapman işime geliyor, beş yıldır yalnız yaşıyordum ve biriyle sürekli takılmanın ayrı bir hissi olduğunu unutmuşum, şimdilerde nasıl hissettirdiğini hatırladım ve bu hissi hemen kaybetmek istemiyorum," dedi.
Tek kaşımı kaldırırken, "Daha önce başkalarıyla da yaşadın mı?" diye sordum.
"İlk sevgilimle, Erden'le, ben çıkış yapana kadar birlikte yaşadık," dedi, işaret parmağını kaldırırken. "Sonra benim eski gruptakiler evlerini ya da ailelerini kurana kadar birlikte yaşadık." Orta parmağını da kaldırdı. "Çok kısa bir dönem, İlker'le de birlikte yaşadık," derken yüzük parmağını kaldırdı. "İnzivaya çekilmemin ilk yıllarında Metin beni gözetmek için Alparslan'ı yanıma yollamıştı." Serçe parmağını kaldırdıktan sonra bana baktı.
"Bir de, artık sen..." diyerek baş parmağını kaldırıp bana el salladı.
"Senden daha çok insanla kalmışım," dedim, istemsizce güldüm bu duruma.
"Ne zamandır bu işi yapıyorsun?" diye sorduğunda, ona baktım.
"Yankı, şu anda seni yazıyorum," dedim. "Beni merak etmemeni istemiştim senden ve kabul etmiştin..." diye eklediğimde, gülümseyen dudakları adeta donarak yavaş yavaş düz bir çizgi halini aldı.
"Pardon, devam et sen..."
Kendini sırt üstü bıraktığında, "Yine de bilmek isterdim. Ne kadar profesyonel olduğunu..." dediğinde, ona gözlerimi kısarak baktım. Kesinlikle onda şeytan tüyü vardı, benim gibi ağzı sıkı birini bile konuşturmayı çok rahat bir şekilde başarabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Yazar | bxb ✅
Narrativa generale"Gerçek hikayemi duymak bile istemezsin." 31.05.2022