Selam!
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Kelebeklerimizi bırakalım 🦋
İyi okumalar ♡
Oturduğum koltukta gecenin yerini güneşin almasını izlediğim her saniye üstüme bir ağırlık çöküyor, söylediğim cümlelerin altında yine ben kalıyordum.
Hava yine en sevdiğim mavinin tonuna bürünürken, koltuğun üstünde ufacık olan bedenimi ayağa kalkmaya ittim. Her haraketimde bedenime saplanan ağrıyla kendime söylenmeyi de eksik etmiyordum.
Koltukta normal oturur pozisyonu aldığımda boynuma küçük küçük masajlar yapıyordum. Ayağa kalkıp yorgun bedenimi odanın dışına attım. Hava almam gerekiyordu.
Yeni aydınlanmaya başlayan havaya gülümseyip trabzanlara ellerimi dayadım, ölüm sessizliği hakim olan konakta gezdirdim gözlerimi. Her gözlerimi açıp kapatmamda Borana söylediğim cümleler aklıma geliyor, kendimi kötü hissediyordum.
Bunun nedeni ya da anlamı yoktu, sadece kim olursa olsun bu kadar ağır cümleleri duymaya kimsenin hakkı yoktu.
Ama ben Elfesya Afranım, kara gözlerim ne sevgi tanır, ne aşk, ne sadakat. Benim canımı yakanın, canını yakarım. Bu gözlerim her karardığında birinin daha kalbinde kalan umutları yıkarım.
Geçmişimdi beni buna iten, ailem ne kadar bana değer verse de. Ne kadar onların göz bebeği, nazlı kızları olsam da, bana acı veren ya da beni mutlu eden tek kişi onlar değildi. Bana acı nedir tattırmak istemeyen ailem, en büyük acımı da bilirdi.
Küçükken yaralarını seven, düştüğünde soğuk kanlı davranan, canı acısa acıyor demeyen bir kadındım ben. Çünkü bilirdim, bazı cümleler, bazı acıları getirir. Bazı acılar ise en büyük kayıpları sunar bize.
Bana kader gülmüştü, ne kadar şu an istemediğim bir evlilik içinde olsam da gülmüştü. Bana o kadar güzel bir aile verilmişti ki, yirmi dört yaşıma kadar yaşadığım tüm acılarımı, yaralarımı onlar sarmıştı.
Devran Çıtak
Gülümsedim, "Devran Çıtak." dedim, gözlerim dolarken. Uzun zaman olmuştu adını söylemeyeli. Gerçekten, ne zamandır bana 'Nişanlım' demiyordu. Gözlerimden tek damla küçük bir yaş elimin üstüne damladığında başımı yere eğdim.
Onu şu an hatırlamak ona saygısızlıktan başka bir şey değildi.
"Ne ironik ama..." burnumu çektim "Kocamın evinde, ölen nişanlımı düşünüyorum." Kendi kendime kurduğum cümleyle kıkırdasam da bu acizce bir kıkırdamadan başka bir şey değildi.
"Unutmuyor değil mi?" Yan tarafımdan gelen Tuğranın sesiyle başımı kaldırıp yan tarafımda durmuş, ellerini cebine sokmuş tam karşısına bakan adamda gezdirdim gözlerimi. Üstünde siyah bir tişört altında ise siyah bir eşofman vardı, oldukça sportifti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALİHÜLYA
Novela JuvenilAmedin topraklarından gelen iki genç, ikisi de hırçın ikisi de öfkeli. Bir berdel uğruna birbirine mahkûm edilir ve onlara bir kader çizilirse ne olur? İki genç bu durumu kabullenir mi? Haydi gelin, Amedin topraklarına gidelim ve onlarla bu masalı...