5

7.2K 405 65
                                    

Sol bileğimdeki kelepçenin yok olması büyük bir boşluk yaratsa da mutlu olmadığımı söyleyemezdim. Rahatlamamın yanında klasik korku filmlerinin kölesi olmuş Evran Beye küfürlerimi de yollamadan durmuyordum asla.

Kelepçesine soktuğumun mafyası.

"Pişt yakışıklı" diyerek kapıdan giren Hakan'a bakıp gülümsedim.

"Buyrun benim o yakışıklı" diyerek cevap verdiğimde iyice yanıma yaklaşmış ve elini saçlarıma atarak karıştırmıştı. Ne kadar aramızda az yaş farkı olsa da bana bazı zamanlar abi gibi davranıyordu. Şu bir haftalık kısa zamanda birbirimizle yakınlığımız gittikçe artmıştı zaten. Belki de özgür olduğumda onunla konuşmaya devam ederdim.

"Mütevazı ol tutsak" dedikten sonra kapıyı aralayıp dışarı çıkmam için elini uzatmıştı.

Sonunda kurtulduğum bu odadan mutluluktan ağlayarak çıkmak istesem de, korkunç bakışlarla beni izleyen adamlar bunu yapmamı engelliyordu. Kapının hemen ardında açılan uzun koridordan geçerken bile orada burada ot çeken, sigara veya alkol tüketen insanlar vardı.

O filmlerdeki muhteşem mafyalarla bizi kandırdıklarını çok güzel anlamıştım. Oradaki asil, takım elbiseli görevliler, her dakika asıl adamın peşinde dolanan kimseler yoktu. Tam tersi sanki basit bir mahallede dolaşan, sadece bir içki ya da bir mal için birilerinin ayaklarını öpen kişiler vardı.

"Bir şey soracağım" diyerek Hakan'a yaklaşıp, dikkat çekmeyecek şekilde konuşmaya başladım. "Neden bu kadar alt tabakadan insanlar var? Evran dediğiniz adam bunların aksine fazlasıyla asil değil mi?" Dememle gülerek kafasını geriye atmış ve omzuma kolunu sararak beni başka bir koridora yönlendirmişti.

"Salak mısın oğlum? Buranın asıl adamların olduğu kısım falan mı sandın?" Dedikten sonra ince parmağını şakağıma koyarak bir iki kere hafifçe vurmuştu.

"Burası ona muhtaç olan, basit mahalleleri yönetmek için kullandığı kesim. Asıl baba kısmı buradan kimse görmedi daha" dediğinde parçalar daha fazla kafamda oturmaya başlamıştı. "Neden sana bu kadar şaşırdık sanıyorsun, işi dalgaya aldın ama bahsetmeye çalıştığım buydu" diye devam etti.

"Evran abi buraya bir iki kere basit iş için gelmiş, işi bitince de bir daha adımını atmamıştı. Onun yerine halletmek için altlarından insanları gönderirdi ama sen geldiğinden beri buraya daha sık uğrar oldu" demesiyle aklıma daha fazla soru işareti dolaşmaya başlamıştı. Az önce bir şeyleri anladığımı sanıyordum halbuki.

"O zaman beni neden o bahsettiğin kesime getirmek yerine buraya getirdi?" Dediğimde omuzlarını kendine çekerek, bilmiyorum anlamında dudak büktü.

"Bilsem zaten bu kadar sorgulamazdım"

Doğruydu, ağzı sıkı biri değildi üstüne bir de fazlasıyla meraklı olması bu tür durumlara eğilimini arttırıyordu. Yani cidden bilseydi bana bir şekilde aktarırdı ya da ben onun ağzından alırdım.

"Neyse beni ilgilendirmez. Sonuçta bugün buradan ayrılıyorum bir daha dönmemek üzere" dememle evden çıkmamız aynı anda olmuştu. Evin önünde bekleyen siyah büyük bir arabanın -hiçbir zaman arabalardan anlamadığım için tek dikkatimi çeken şey siyah ve büyük olmasıydı- önüne doğru adımlamaya başlamıştık.

Tam önüne geldiğimizde Hakan centilmen bir hareketle kapıyı aralayıp içine geçmem için eliyle işaret etmişti ama kapının açılması ile diğer köşede duran adamı görmem tüm hevesimi her zamanki gibi yok etti.

Elini çenesine dayamış olan Evran yeşil gözlerini alaylı parıltılarla birlikte bana dikmiş, diğer eliyle de yanını pat patlayıp gelmem için işaret etmişti. Sözünü ikiletmemem gerektiğini gayet iyi öğrendiğim için hızlı hareketlerle yanına oturup Hakan'ın da yanıma oturmasını bekledim ama kapıyı kapatıp gözden kaybolmasıyla hayal kırıklığı içinde kalakalmıştım.

ZÜMRÜT / GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin