*Geçmiş bir anı*
Zemheri soğuğun ve karanlığın içinden ilerleyen iri yapılı adam sinirle soluyordu.
Konuşmak istemediği insanlarla muhatap olması yetmezmiş gibi bir de onursuz davranarak ayağına gidiyor olmak her bir zerresinin gerilmesine neden olmuştu.
Ucunda intikam olmasa asla yapmazdı bu işleri.
Simsiyah olan kapının önüne gelince kendini sakinleştirmek adına siyah sakallarını kaşıdı ve kafasını tavana kaldırarak bir süre karanlığı izledi. Kendisine geldiğini hissedince de son bir nefes çekip elinin eklemli kısmı ile kapıyı iki kere uzun aralıklarla tıklattı.
Bir süre sonra kapı açıldığında yüzüne vuran, koridorun aksine sıcak hava ile vücudu gevşese de buna fazla izin vermeden toparlanıp, kendini odaya attı.
Odanın her tarafı yine siyah ve tonlarında iken, mavi soluk bir ışıkla aydınlatılyordu. Bu kadar soluk ve cansız bir ışıkta çalışmanın ne kadar zor olacağını düşünmeden edememişti kapıdaki adam.
Tam o sırada düşüncelerini yalanlamak ister gibi karşı masada elindeki kağıda odaklanmış bir biçimde yazı yazan adamı gördüğünde, sinirleri tepesine çıkmış ve belli etmemek adına yumruk yaptığı elini cebine yerleştirmişti.
"Hoş Geldin" kafasını kaldırmadan konuşan yaşlıya nefretle bakarken kendini saygılı olmaya zorluyor oluşu içinde fırtınaların kopmasına neden oluyordu.
"Hoş Buldum" diyen tok sesli adamla birlikte, masanın önündeki, saçlarına aklar düşmeye başlamış yaşlı suret yavaşça başını kaldırdı ve karşısındaki delikanlının yüzünü delip geçmek ister gibi baktı.
"Senden önemli bir şey isteyeceğim" diyen ak saçlı adama, kaşlarını kaldırarak yanaşan silüet sinirle dudaklarını ısırmıştı.
Annesini öldüren bu adamın kendisine bu kadar kolay bir biçimde emir veriyor olması canını sıkıyordu.
"Dinliyorum" derken tam önüne ulaşmış olan adam gözlerini masanın üzerindeki kağıtlarda gezdirdi usulca. Aynı anda elini de, ahşap masaya koymuş ve belli bir ritimde hareket ettirmeye başlamıştı.
"Oğlum kayıp" dediğinde yeşil gözlü adam gülümsememek için kendini zor tutsa da hemen kaşlarını kaldırarak üzülmüş gibi bir ifade çizdi yüzüne. Aslında şaşırmıştı, kendisinden önce oğluna ulaşan birinin olması biraz endişelendirse de, düşmanımın düşmanı dostumdur diyerek boyun eğmişti.
"Ve onu bulmamı istiyorsunuz?" Diye sorar gibi konuştuğunda, yaşlı adam kahverengi gözlerini yeşil gözlerle birleştirip dikkatlice bakmaya devam etti. "Evet, onu bulmanı ve bana getirmeni istiyorum" dedikten sonra, ince ve yaşlılıktan buruşmuş olan dudaklarını yalayarak devam etti.
"Ama sandığın kişiyi değil" dediğinde merakla kaşları çatılan adam, konuşmanın süreceğini anlayarak masanın yanlarına karşı karşıya konulmuş deri koltuklardan birine oturdu ve devam etmesini ister gibi elini salladı. Yaşlı adam ise onun bu hareketine sinirlense de elindeki kozunu kaybetmemek adına kafasını yana yatırarak konuşmaya başladı.
"Azem benim oğlum değil" dediğinde Evran'ın kaşları ister istemez yay gibi gerilmişti. Bu sefer cidden şaşırmıştı çünkü bu bilgiyi bilmek intikam planına bir adım daha yaklaşmasını sağlıyordu.
"Nasıl yani?" Derken kolunu masaya yaslamış ve küçük koltukta yayılarak merakla hikayeyi dinlemeye başlamıştı.
"Azem benim arkadaşımın oğlu" dedikten sonra derin bir nefes alıp karşısındaki genç gibi geriye yaslandı. "Yıllar önce çalışanım olarak yanımda duran ve can dostum dediğim biri vardı" duraksadı ve elini alnına atarak kaşıdı. "Her işimizi birlikte yapardık, en zorlu görevlere birlikte giderdik, anlayacağın çok yakındık ama bana ihanet ettiğini öğrendim" Konuşurken sinirle titremeye başlayan ellerini yumruk haline getirerek devam etti. "Ve onun ihaneti yüzünden karım öldü" diyerek sinirli bir kahkaha atmıştı.
"Onun çocuğu ve karısı yaşarken benim karım öldü inanabiliyor musun?" Dediğinde Evran içinden sinirle 'Evet' diye geçirmişti. 'Evet sen de annemi öldürdün benim'
"Karınız için üzüldüm"
Yapmacık bir tonda olsa da karşısındaki adam bunu anlamayacak kadar çok güveniyordu Evran'a bu yüzden kafasını sallayarak devam etti.
"Ona ne yaptığımı söylememe gerek yok diye düşünüyorum" diyerek koyu kahverengi gözlerini yeşil gözlere sertçe dikip onay aldıktan sonra konuşmasını sürdürdü. "Ben de karısı ve çocuğu ile birlikte kendi çocuğumu kimsenin bilemeyeceği bir yere gönderdim"
Duydukları ile kalp atışları hızlanan yeşil gözlü adam, dilini dudaklarının üzerinde hızla gezdirerek devamını bekledi konuşmanın.
"Herkes benim çocuğumun Azem olduğunu düşünse de aslında o bir kalkan" durdu ve üzüntü ile gülümsedi. "Karımdan kalan tek hatıramı, oğlumu saklamak için kullandığım bir araç sadece" dedikten sonra yüzüklü parmağını masaya vurarak odada yankılanan bir melodi tutturdu.
"Şimdi ise kalkan olarak kullandığım çocuk güvende iken kendi öz oğlumu bulamıyorum!" Diyerek bağırdığında karşısındaki adam kılını bile kıpırdatmamıştı. "Cehennemin dibine girdi sanki yok oldu bir anda!"
Titreyen ellerini masanın üzerine sertçe vurduktan sonra sürüyerek çenesine doğru götürdü ve uzun tırnakları ile beyaza boyanmış sakallarını kaşıdı.
"Oğlumu istiyorum! En kısa zamanda!" Diyerek sinirle konuştuğunda Evran hemen kafasını uysal bir biçimde eğmiş olsa da alttan alta sırıtmadan duramıyordu.
Resmen eline bir koz geçmişti, ihtiyarın bu kadar değer verdiği birinin hayatını elinden almak büyük bir zevk olacaktı zümrüt gözlü için.
"Peki oğlunuzun kim olduğunu öğrenebilir miyim?" Diyen sinsi çocukla birlikte, kahverengi gözlerini mavi aydınlatmaya çeviren adam hızla nefesini salmış ve tekrar başını indirdikten sonra cevaplamıştı.
"Feray benim öz oğlum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜT / GAY
Romanceİki erkeğin aşkını konu alır. *Kan, vahşet, cinsellik kısacası +18 her şeyi içerir. 02.07.2022