Günün ikinci bölümü ballar, diğerini unutmayın ve iyi okumalarr.
"Bebeğim uyan, geldik" diyerek yanağımdan öpen adamla uyanmanın huzurunu kelimelere dökemezdim.
Ne kadar ısrar etsem de kolunun iyi olduğunu söyleyerek, sürpriz yapmak istediği için geldiğimiz yere kadar arabayı kullanmamı reddetmişti. Başlarda endişelensem de gerçekten güzel kullandığını görünce kendimi onun kollarına teslim etmiştim.
"Hmm, yakınmış" derken gözlerimi çıkartacak kadar sertçe ovalayıp bana şefkatle bakan adama döndüm. Yol yaklaşık iki saat kadar sürmüştü ve ben gece heyecandan uyuyamadığım için yol boyunca baygın kalmıştım.
Elimi çektikten sonra saf saf etrafa bakarken Evran baş parmağı ile gözümü okşayıp, yaklaşarak dudağımı öptü ve emniyet kemerimi çıkardı.
"Hadi bebeğim, çık bakalım" dediğinde hemen ona itaat edip, bir öpücük de ben dudaklarına bırakmış ve dışarıya çıkmıştım. Buz gibi hava iliklerime işlerken, uzun süredir evden çıkmamanın cezasını yaşamıştım. Resmen kış gelmişti ve biz bunun farkında bile değildik.
Etrafıma baktığımda zeminin ve ağaçların dallarının hafif hafif kar tutmaya başladığını görmüştüm. Fazlasıyla tenha olan bu yerde ağaçlar birbirine girmişken, tertemiz havayı içime çekmek hoşuma gitmişti.
Omzuma uzun kabanı bırakan Evran ile gülümseyip üzerime tamamen geçirerek sıkıca sarıldım ve sevdiğimin kokusunu içime çektim. Evran ise o kadar hastalığın üstüne hala incecik bir ceketle geziyordu.
"Sen üşümüyor musun?" Diye sorduğumda kafasını iki yana sallayarak çıkardığı kahverengi sigarasını dudaklarının arasına aldı ve diğer eliyle elimi tuttu.
"Alışığım" derken bu kadar soğuğa neden alışık olduğunu başka bir zaman sormak için aklıma yazdıktan sonra boştaki elimi uzatarak sigarasını istedim. "Bana da versene" dememle kaşlarını çatarak, yeşil gözlerindeki sinirle yüzüme bakmıştı sertçe.
"Anlamadım?" Demesiyle gözlerimi devirip dudağındaki sigarayı almak için bir hamle yapsam da uzun parmaklarını sıkıştırarak geriye çekmişti. "Sigaradan istiyorum" kaşlarımla elindekini gösterirken yanaklarımı şişirmiştim.
Evran'ın vurulmasından sonra daha sık içmeye başlamıştım sigarayı. Genellikle Araz ile içtiğimiz için Evran'ın görmemiş olması doğaldı, zaten ilk zamanlarını hep odasında geçiriyordu.
"Sigara içmiyorsun" parmaklarını dudağına yaklaştırıp derin bir nefes çekti ve kalanını yere atarak ayağı ile ezdi. "Ben de yanında içmeyeceğim" diyerek tüm dumanı etrafa saçmıştı. Güzel anımızı bozmamak için bu konuyu fazla üstelememiştim bense.
"Burası neresi?" Diyerek parmaklarımızı biraz daha sıklaştırdım. Şimdilik ilerlediğimiz yol geniş olsa da yavaş yavaş ağaçlık alana girmeye başlayacaktık.
Ayaklarımızın altında ezilen kar sesi, burnuma dolan yağan yağmur sonrası oluşan o toprak, ağaç kokusu bedenimi yenilenmişcesine toparlıyordu. Küçük bir kısmım hala Azem için endişe duysa da iyi ki kabul etmiştim Evran'ın önerisini demeden duramıyordu bir yanım.
"Kafa dinlemek için yıllar önce yaptırmıştım bu evi" dedikten sonra ağaçlık alana girerken, yol ince bir çizgi halinde ilerlediği için beni hafifçe arkasına almış ve sıkıca tuttuğu elimi kendine çekmişti. Sanki tutmasa kaybolacakmışım gibi sıkıyordu.
Cevap vermeden arkasından ilerlerken bir anda başıma giren ağrı ile dejavu yaşamış gibi hissetmiştim.
Ağaçların arasında yürüyüşümüz, etrafımızdan gelen baykuş sesleri, az da olsa dalların arasından süzülen güneş ışığı ve tuttuğum el. Her şey bir yapbozun parçası gibi beynimde birleşirken, hissettiğim duygularla kalbim patlayacak gibi hissediyordum.
Ben bu anı yaşadığıma emindim.
Tanıdık sıcaklık beni sarmaya devam ettiği anlarda, kafamı kaldırıp beni yönlendiren adamın ensesini izlerken küçüklüğümden bir anı şu anla birleşmişti sanki.
"Bora, nereye gidiyoruz?" Diyerek beni sürükleyen sessiz çocuğun arkasından ilerliyordum hevesle.
Uzun süredir benimle konuşmayan çocuk ilk defa bir yere gitmek istediğini söylemişti. Bense ilk defa bana bir şey göstermek istemesinin şaşkınlığını atamadan kafamı sallayarak onaylamıştım onu. Halbuki benden pek haz etmediğini düşünürdüm hep.
Küçük kasabamıza bastıran soğuk ikimizin de iliklerine kadar işlerken benim üzerimde kocaman bir mont vardı fakat Bora sadece hırka giyiyordu. Kaç kere üzerimdekini paylaşmak için teklifte bulunsam da üşümediğini söyleyerek reddetmişti beni.
"Senin daha çok ihtiyacın var" derdi her seferinde.
"Çok seveceğine emin olduğum bir yere gidiyoruz" diyerek yemyeşil gözlerini bana çevirdiğinde hevesle gülümsemiş ve adımlarımı daha da hızlandırarak ona yakın durmuştum. Benim üzerimde koskoca mont olmasına rağmen ondan yayılan sıcaklık fazlasıyla güven vericiydi.
Kısa bir süre daha yürüdükten sonra ağaçların arasından geçerek, beni büyük bir düzlüğe getirmişti. Dümdüz zeminin üzerinde ince bir kar tabakası dururken üzerinde bembeyaz bir sürü çiçek açmıştı. Güneş ışığı zemini ve çiçekleri aydınlatıyor, aynı zamanda hafif hafif esen rüzgar boynu büyük çiçeklerin oynaşmasına neden oluyordu.
Bir süre büyülenmişcesine karşımdaki manzarayı izlerken, yanımdaki çocuğun sesi ile girdiğim büyülü transtan çıkıp onun yeşil gözlerine baktım.
"Beğendin mi?" Diyerek bana biraz daha sokulduğunda gülümseyerek kafamı salladım ve sıkıca sarıldım.
Çocuk aklımla ne kadar mutlu olduğumu kelimelere dökemeyince mırıltı şeklinde "Beni bu kadar güzel bir yere getirdiğin için teşekkür ederim" dedikten sonra annemin her zaman yaptığı gibi geri çekilerek yanağını öptüm. Sevdiğimiz insanları öpmenin, onları sevindireceğini söylerdi hep annem ve ben de karşımdaki çocuğu çok seviyordum.
Soğuktan kızarmış olan boştaki elini yavaşça yanağına getiren çocuk, benim gibi gülümseyerek kafasını salladı. Hemen sonra yanaklarında oluşan pembeliği saklamak adına yere oturdu ve beni de çekti.
İkimiz de yerde birbirimize sarılarak otururken, kendimi bu küçük çocuğun yanında fazlasıyla huzurlu hissettiğimi fark etmiştim.
Aklıma dolan anılarla, yüzümde benden izinsiz kocaman bir gülümseme oluşurken, yolun sonuna gelmiş olacağız ki Evran durdu ve beni yanına çekerek geldiğimiz yeri gösterdi.
Etrafta sadece küçük müstakil bir ev, hemen önünde de kocaman büyük bir bahçe vardı. Bahçenin zeminini incecik kar tabakası kaplamışken, karları delip geçmiş olan boynu bükük beyaz çiçeklerle tüylerimin diken diken olduğunu hissetmiştim.
"Beğendin mi?" Diye soran Evran ile geçmişten gelen anılarım, yanımdaki adam ve gördüğüm manzara da sağ olsun gözümden bir damla yaş düşerken yana dönüp, sıkıca sarıldım sevdiğim adama.
"Çok, çok beğendim!" durdum ve burnumu çekerek devam ettim.
"Beni bu kadar güzel bir yere getirdiğin için teşekkür ederim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜT / GAY
Romanceİki erkeğin aşkını konu alır. *Kan, vahşet, cinsellik kısacası +18 her şeyi içerir. 02.07.2022