16

5.1K 255 56
                                    

Üzerimdeki kıyafetleri giyinirken yüzümde güller açıyordu resmen. Bir haftadır yediğim önümde, yemediğim arkamda, en sevdiğim kitaplar ve filmler de kucağımda olacak şekilde geçirdiğim haftanın bitiminde, Azem ile buluşacak olmamın mutluluğunu yaşıyordum.

Evran sözünü tutmuş, her söylediğimi yerine getirmişti. Sadece evden çıkma konusunda biraz sıkıntı yaratıyordu ama Azem ile buluşacağım için bunu göz ardı ediyordum. Sonuçta elimden kaçırabilirdim kardeşimle buluşma fırsatını. Hafta içinde Azem ile sık sık konuşmuş, günlerinin ben yokken nasıl geçtiğini en ince ayrıntısına kadar öğrenmiştim zaten ama yetmiyordu. Onu o kadar çok seviyordum ki çocuğum olsa bu kadar olurdu ki zaten küçüklüğümden beri çocuğum gibi bakmıştım ona.

Şimdi ise buluşma günü geldiği için heyecanla üzerimi giyinmiş, Evran'ın sigarasını içmesini bekliyordum.

"Ben gelince de böyle olsan keşke" diyerek dudak büken adama gözlerimi devirip, gülümseye gülümseye bahçedeki çiçekleri izlemeye başladım. Tam o sırada gözüme takılan çiçekle duraksamıştım.

"Neden krizantem ekili?" Diye sorduğumda yüzüm hafifçe düşmeye başlamıştı. Annem bu çiçeklerin hep ölüm getirdiğini söylerdi, bu yüzden ne kadar güzel olursa olsun bahçemize ekmeyi reddetmişti.

"Bir fikrim yok" diyerek omuzlarını çeken adamla kafamı sallayıp, biten sigarasının ardından hareket edince, kuyruğu gibi peşine takılarak ilerlemeye başladım.

Saçma efsanelerle kafamı bulandıramazdım.

Arabaya bindiğimiz anda Evran emirlerini sıralamaya başlamıştı bile.

"Gideceğimiz yer fazlasıyla sakin ve bilinmeyen bir yer olsa da dikkatli olacaksın. Ben zaten hemen önündeki masada olacağım ve" cebinden usulca ne olduğunu anlamadığım bir şey çıkardı ve pantolonumun cebine yerleştirdi. "Bir yere gitmeye kalkma diye seni takip edeceğim bununla. Ayrıca en fazla iki saatiniz olacak. Benim, bizim hakkımızda hiçbir şey de söylemeyeceğini gayet iyi biliyorsun zaten" dedikten sonra unuttuğu bir şey var mı diye düşünerek duraksayıp, olmadığına kanaat getirince arkasına yaslandı.

"Peki" diyerek hiçbir şeye itiraz etmeden gülümseyen suratımla birlikte zümrüt yeşili gözlerine baktım ve hemen ardından başımı dışarıya çevirdim. Uzun süre sonra ulaşmak istediğim çoğu şeye ulaşacak olmanın verdiği mutluluk vardı üzerimde. Kısıtlı olsa da özgürdüm, kardeşimi görecektim, normal insanlar gibi kahve içerek sohbet edecektim daha ne isterdim ki?

Düşüncelere dalmış bir biçimde hala  gülümsememi korurken saçımın okşanması ile kafamı Evran'a doğru çevirmiştim. Yeşilleri beni şefkatle izlerken elini belime atıp kendine çekti ve sıkıca sarıldı.

Bir eli saçlarımda yer edinirken diğer eliyle belimi sıkıca sarmış, sanki bir bütün olmamızı istiyor gibi beni kendine bastırmıştı. Bir anda ne yapacağımı bilemeyerek kalsam da ben de ellerimi kaldırıp boynuna doladım ve beklemeye başladım. Uzun bir sürenin ardından burnunu omzuma sürterek kokumu içine çekip, boynuma nazik bir öpücük bıraktı ve kendini geriye çekildi.

"İçimde kötü bir his var ama anlam veremiyorum" duraksadı ve gözlerimiz birbirine kenetlenmişken devam etti. "Kendine dikkat et ve sakın aptalca bir şeyler yapma" dediğinde gözlerinde gördüğüm endişeli ve şefkatli parıltılar içimdeki küçük kelebeklerin hareket etmesine neden olsa da hemen toparlanıp kafamı salladım.

"Peki, sadece kardeşimi görüp geleceğim merak etme" dediğimde benim gibi kafasını sallamış ve elini saçıma atarak okşamıştı.

"Tamam" derken şoför geldiğimizi söyleyince ikimiz de yavaşça ayrılıp arabadan çıktık.

ZÜMRÜT / GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin