Evran kapıyı kapatıp odadan çıktığında ağlamamak için dudaklarımı kemirmeye başlamıştım.
Ne demek bulmuştu benim bebeğimi? Ben onu kimse bulmasın diye özenle saklarken, korkurken nasıl bulabilirdi? Hem hangi akla hizmet gidip de söylemiştim ki o adamın yanında? Ah keşke kendimi dövebilseydim şu anda.
Sinirle solurken, fazla kafa yormanın bir anlamı olmayacağını anlayarak, düşüncelerimi kafamdan atıp, yan tarafıma doğru dönmemle birlikte boynumun ağrısının geçmiş olduğunu fark etmem bir olmuştu. Pezevenkti falan ama gerçekten de ise yaramıştı kremi ve masajı.
Bununla birlikte yerimde doğrulup güneşin doğmaya başlamasıyla aydınlanmış olan odada gözlerimi gezdirmeye başladım ama pek fazla bir şey bulamamıştım.
Odada benim yattığım yatak haricinde yatağın yanında duran iki tane çekmece, rahat olduğunu düşündüğüm bir koltuk kocaman bir dolap ve iki tane de kitap okumak için olduğunu düşündüğüm lamba vardı. Onun dışında siyah ve gri tonlarının hakim olduğu oda başka koşullarda olsaydık biteceğim bir dekor ve sadeliğe sahipti ama şimdi bu odada yapmak istediğim tek şey her yeri dağıtmak oluyordu.
Elimi alnıma atıp sertçe ovduktan sonra belimdeki yorganı aralayarak yatakta doğruldum. Bugün kolumda kelepçe yokken yapacağım en iyi şey bu odayı incelemek olacaktı. Belki bir çıkış yolu bulurdum ya da bu adama dair bir bilgi, küçücük bir şey olsa bile yeterdi benim için.
Çıplak ayaklarım soğuk zemine değdiğinde içimden bir ürperti geçse de hemen toparlanıp ayağa kalktım ve çekmecelerden başlamak üzere her yeri incelemeye başladım. Her dokunduğum şeyin yerini ezberliyor ve tekrar yerine fark edilmeyecek şekilde koyuyordum. Bu şekilde ne kadar süre geçtiğini bilmesem de odanın, odanın içinde olan banyo ve tuvaletin altını üstüne getirmiş ama hiçbir şey bulamamıştım.
En sonunda sinirle kendimi yatağa fırlattım. Elime bir bok geçmeden sabahı gece etmiş, havanın tekrar karışmasını tavanın renginden anlamaya çalışarak izlemiştim.
Bir süre sonra tekrar ayağa kalkıp banyo yapmam gerektiğini karar vererek, kocaman dolabın içinden çıkardığım kıyafetleri yatağın üzerine serip banyoya yöneldim. Evran ne zaman gelecek bilmediğim için hızlıca hareket edip, o gelmeden yatağa girip uyumak istiyordum.
Gerçi belki gelmeyecekti, bu da eskiden yaptığı türden bir tutsak oyunu muydu, bilemiyordum, bilemezdim ve bu bilinmezlik gittikçe beni karanlığına doğru çekmeye başlamıştı.
Tahmin ettiğimden daha hızlı bir biçimde banyomu yapıp, belime sardığım havlu ile odaya geçmiştim ki kanepede gördüğüm beden, yine benim yanıldığımı belli etmişti.
Ne bok yemeye gelmişti ki bu şimdi?
"Oo tam zamanında gelmişim" demesiyle kendimi banyoya kilitlemek istediğimi fark ettim.
"Şey ben o zaman yavaştan kaçayım" diyerek geri döndüğümde bileğimde hissettiğim elin beni çekmesi ile Evran'ın kucağına düşmem bir olmuştu.
Nefesim kesilirken, korkuyla bir elimi onun boynuna dolamış, diğer elimi ise omzuna sarmıştım. Fazlasıyla yakın bir pozisyonda olmak bir sürü duyguyu aynı anda hissetmeme neden olunca yutkunarak geri çekilmeye çalıştım.
"Nefes al" demesiyle nefesimi tuttuğumu fark edip hızla saldım ve bir kere daha kalkmak için hamlede bulundum ama bu da sonuçsuz kalmıştı.
"Merak etme bir şey yapmayacağım" demesiyle gerçekten rahatladığımı hissetmiştim. Gerçi bir kere bile verdiği sözü yerine getirmemişti ama bu sefer sözünde duracakmış gibi bir tavrı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜT / GAY
Romanceİki erkeğin aşkını konu alır. *Kan, vahşet, cinsellik kısacası +18 her şeyi içerir. 02.07.2022