19

4.4K 226 74
                                    

Yaşadığımız şokun üzerine kendimize gelemezken bir ev daha değiştirmemiz gerekmişti. İlk gittiğimiz yer onların doktorunun evi olduğu için fazla durmamızın yanlış olacağını söyleyerek bizi apar topar kaldırıp, Evran'ı ise dikkatle sedyeye yerleştirerek şu an bulunduğumuz yere getirmişti Araz bizi.

Fazlasıyla lüks olan bu evin güzelliği bile midemi bulandırırken, salonda oturup hiç konuşmadan beklemeye başlamıştık. Evran başka bir odada güvenle uyuyordu, Araz bizi anlamsız bir göz hapsine almış, Azem ise bana sarılmış bir biçimde günün yorgunluğundan dolayı uyuyakalmıştı.

Bense düşünüyordum. Sadece düşünüyor, neler olacağını kestirmeye çalışıyor ama hiçbir çıkış yolu bulamadan, en başa dönüp duruyordum.

"İstersen çocuğu rahat bir yere yatır, yazık olacak şu haline bak" diyen Araz ile kendime gelip kaşlarımı çatarak kafamı iki yana salladım. "Sana güvenmiyorum" dediğimde dudaklarını alınmış gibi büzmüştü.

"Ah çok kırıldım şimdi" dedikten sonra yine ani bir duygu değişimi ile yüzünü ciddileştirip devam etti. "Burada ona zarar verebilecek kadar cesur kimse yok, Evran ve ben de dahil" yüzündeki ciddiyet ve gözlerindeki kararlılık onun gerçeği söylediğini bağırsa da hiç kimseye güvenemezdim. Daha az önce annemin bile gerçek annem olmadığını öğrenmiştim, bir de bu dingile mi güvenecektim?

Onu umursamadan Azem'i biraz daha yakınıma çekip omzunu okşadım, o ise hemen kedi gibi kıvrılıp, burnunu göğsüme sürtmüştü. Küçüklüğünden bu yana hiçbir huyu değişmemişti küçüğümün. İçimdeki şefkatle elimi saçına atarak, sarı kıvırcıkları ile oynayamaya başladım.

"Beş yaşındayken, saçlarının benimki gibi düz ve kahverengi olmayışına saatlerce ağlayıp aynı böyle kucağıma yatmıştı" durdum ve minik kıvırcık tutamı çekip bıraktım. "Onu bu şekilde uyuttuktan sonra sırf üzülmesin diye, gidip saçlarımı sıfıra vurmuştum kendi imkanlarımla. Sonra da neden güzel saçlarını kestin diye ağlamış, üstüne kendi saçlarını da benimki gibi kesmişti" diyerek konuştuğumda gözümden yine bir yaşın yuvarlandığını hissetmiştim.

Bitmiyordu ki bir türlü şu yaşlar.

"Öz olmasak da o benim kardeşim, her zaman da öyle olacak" diyerek saçını öpmüş ve yavaşça üzerimden kaldırmıştım. Ayağa kalkarak dikkatle kucağıma aldıktan sonra Araz'a bakıp kafamla yol göstermesini belirttim.

Her zaman olduğunun aksine uysal bir biçimde yerinden kalkmış ve kucağımdaki çocuğa dikkatle baktıktan sonra önüme geçerek ilerlemeye başlamıştı. Hızlı adımlarla koridorun sonundaki odanın hemen karşısındaki kapıyı aralayıp, elini uzatarak geçmemizi belirtti. Karşıdaki kapıda Evran'ın kaldığını bilmek beni rahatlatmaya yetiyordu, uyuyan hali bile güven veriyordu artık bana.

Odaya girdiğimde, yumuşak olduğu her halinden belli olan yatağa Azem'i yavaşça yerleştirip, üzerini de dikkatle örttüm ve yanına oturarak elini tuttum.

Kapıdan konuşma sesi geldiğinde kafamı hafifçe çevirip, Araz'ı dikkatle incelemeye başladım. Uzun boyu ve heybetli bedeni ile Evran'ı andıran bir tarafı olsa da mimikleri, el hareketleri ve daha gevşek yapısı yüzünden tamamen farklı kişilikler oldukları anlaşılıyordu.

Ona baktığımda eskisi gibi korkunç anılar kafamda dolaşmayı kesmişti. Belki de anlattığı olaydan dolayı böyle düşünüyordum, sonuçta o da kardeşini korumak istemişti.

Düşüncelere dalmış bir biçimde onu izlerken odaya girip bana yaklaştı ve "Evran uyanmış" diye fısıldayarak geri çekildi.

İçime kocaman bir heyecan dalgası yayılsa da elini tuttuğum bedeni bırakmak istemiyordum.

"Azem'in başına şuradaki korumayı dikeceğim, kapıyı da açık bırakırız. Merak etme bir şey olmayacak" dese de ona güvenmediğim bir gerçekti. "Çocuk, anlamıyor musun? Ona kimse zarar vermez, veremez" dediğinde yutkunup kafamı salladım ve son kez kardeşimin alnını öptükten sonra ayağa kalktım. Araz da arkamdan gelirken kapıyı kapatmaya yeltense de izin vermeden bileğini yakaladım.

"Açık kalacak" dememle oflayarak kafasını sallamıştı. Tuttuğum bileğini bıraktığımda farkında olmadan ne kadar fazla sıktığımı anlasam da pek umrumda olmamıştı.

Yavaş adımlarla, içimdeki heyecanı bastırmaya çalışıp karşı kapının kulpunu tuttum ve derin bir nefes alarak gıcırtıyla araladım. İlk gördüğüm içeriyi aydınlatan bir kitap lambası olmuştu. İkimizin kaldığı evden de bildiğim üzere bu türlü loş ışıkları, normal ışıktan daha çok seviyordu. Sonrasında ise yatakta uzanmış ve kapı sesiyle birlikte bana dönmüş olan bedeni seçmiştim.

Evran, yeşil gözlerindeki küçük parıltılar ile bana bakarken anında sağ elini uzatarak gelmem gerektiğini ifade etmişti. Kapıyı açık bırakıp, titreyen bacaklarımı, sağlam bir şekilde yere basmaya çalışarak yanına ulaştım ve dikkatle yatağa oturdum.

Uzattığı elini elimin arasına alıp sıkıca sardıktan sonra diğer elimle gözüne gelmiş olan bir tutam siyah saçı nazikçe geriye atıp, zorla da olsa konuştum.

"Günaydın" dediğimde çatlak dudaklarını kıvırarak gülümsemişti. İlk defa gördüğüm bu saf gülümsemesi, bütün yorgunluğumu alırken, aynı şekilde karşılık verip elini çekerek dudaklarıma götürdüm ve sıkı bir öpücük bıraktım.

"Günaydın" diyerek kısık sesiyle bana cevap verdi. Yorgun çıkan ses iliklerime kadar işlerken tekrar dudaklarını araladı. "Kalkmama yardım eder misin?" Zorla kurduğu cümleyi hemen yerine getirmek adına yerimden kalktım. Nazikçe ensesinden tutarak doğrulmasına yardımcı oldum ve sırtına yastık koymak için eğildim.

Bedenini doğrulttuğum için sırtına vuran ışık, oradaki tüm yara izlerini ortaya çıkarırken, büyük bir şaşkınlıkla bakakalsam da hemen toparlanıp Evran'ın dik durmasını sağladım.

Her tarafı filmlerde gördüğüm kırbaç ve kesik izleri ile doluydu. Başta nasıl bu kadar çabuk kendine geldiğini sorgulasam da şimdi nedenini anlıyordum ve kendime şaşırıyordum, aylarca aynı evde kalmamıza rağmen nasıl fark edememiştim bu yaraları?

"Nasıl hissediyorsun?" Diyerek düşünce bulutumu dağıtıp, elimi tekrar eline atarak sıkıca sardım. Sanki bırakırsam başına bir şey gelecekmiş gibi hissediyordum.

"Daha iyiyim"

Yüzüne bir gülümseme kondursa da bunun acıyla yoğurulduğunu anlamam zor olmamıştı.

Elinin sırtını okşarken hiçbir şey demeden duruyorduk. İkimizin de kelimeleri bitmişti, söylenecek sözler artık sadece kalabalıktan ibaretti. Yeşillerle kahverengilerim buluştuğunda ise anlamıştım ki artık hiçbir şey ikimiz için de aynı olmayacaktı.

 Yeşillerle kahverengilerim buluştuğunda ise anlamıştım ki artık hiçbir şey ikimiz için de aynı olmayacaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ZÜMRÜT / GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin