Seungmin ve Chan ile geziyorduk. Hafta sonunu çok özlemişim ya.
Lamba kırmızı olduğunda durmuştum. Kafamı cama çevirdim. Keske cevirmeseydim.
Bogum ve Minho? Opusuyorlardı. Beynim durdu gibi hissettim. Arabayı süren iyi ki chandı yoksa ben suremicek hale gelirdim.
"Bogum ve Minho nun arasında ne var?"
"Bilmiyorum Jisung ama neden bu kadar merak ediyorsun?"
"Öylesine"
Ne vardı bu piclerin arasında? Bogum minhoyu neden öptü. Bir de aynı evde yaşıyorlardı. Bunları dusunurken kafayı yememe az kalmıştı. Neden o ve Minho? Neden?
"Sen iyi misin Jisung?"
Chan telaşlı bir şekilde bunu dediğinde sakinleşmeye basladım.
"İyim Chan merak etme bir sey yok. Sadece kafama agrı girdi."
"Peki sen oyle diyorsan."
Seungmin sanırım anladı. Ama neyi anladı. Kafam cok karışık.
—
"jisung, uyan artık geldik!"
kalktıgımda bir dogadaydık. Unutmusum burası bizim arkadasların ortamıydı.
"tamam geliyorum. Ama buraya neden geldik?"
"sen sor diye jisung. Fazla soru sorma"
neden boyle davranıyorlardı anlamadım ama eminim ki bi bildigi vardır. Yada.. Yoktur.
icerı girdik. İceride Felix ve hyunjinde vardı, masada kola siseleri, patlamıs mısır duruyordu.
"bugun ne yapıyoruz?"
diye sordum merakla"
"Dedikodu"
felix cok mutlu bir sekilde bunu dediginde sasırdım.
"kimin?"
kimin yapıcaktık?
"hmm, ogrenirsin birazdan gel otur bi"
felixin yanına oturdum hyunjinde yanımıza oturdu. Chan ve seungmin ise patamıs mısırı ve kola siselerini getiriyorlardı.
"bugun burda herkese bir soru sorulcak dogrusunu demeyene kusuyoruz"
"herseyimizi biliyorsunuz zaten abi ne bos oyun bu"
yerimden tam kalkacaktım ama seungmin beni geri yitti.
"asıl sen anlatman gereken bazı seyler var han jisung."
"ne gibi?"
"minhoya karsı birseyler hissediyorsun degil mi?"
