Keyifle okuyun.
Diğer bölüm final bölümüdür.
Dünyanın temeli iyilik ve kötülük üzerinden hüküm sürüyordu. Aradaki çatışma bir taraflı gözükse de asıl olan o çatışmadaki sebeplerdi. Kötülük kazanıyormuş gibi gösterilen bu sisli perdede aslında iyiliği göz ardı etmekti. Kötülük kazanmıyordu bilakis kötülüğü sona erdirecek bir zamanın ardındaydık. İyilik kazanacaktı elbette kötülük kazanıyor düşüncelerine karşın. Allah'ın bir planı olduğunu unutuyorduk, bu çok yanlıştı oysaki.
İyiliğin hüküm sürdüğü yerde kötülük küçük bir zerre kalırdı. Çabalamamışsa insan, kötülük kazandı zannederdi. Oysa Allah, zafere giden yolda, dikeni gül sayana verebilirdi galibiyeti.
Zamanlamalı değildi artık yaşadıklarımız. Hiçbir şey için endişemiz kalmamıştı.
Edindiğimiz vatan bizim vatanımızdı. El değmiş kötülüğü temizlediğimiz yurdumuz olmuştu. Halk korkmuyordu artık. Sessiz kalan caddeler yeniden cıvıl cıvıl olmuştu. Sanki gün yeniden doğmuş, gökyüzü kendini yeniden mavisine boyamış gibiydi.
Geldiğim yer Turgut Bey'in evi oldu. Kapı ziline bastım, çok geçmeden kapı açıldı. Begüm Hanım yorgun gözlerle bana baktığında ne olduğunu anlamaya çalıştım. İçeriye geçmem için kenara kaydı. İçeriye girerek salona doğru yürüdüm. Evdeki sessizlik ürpertti.
"Tek miydiniz?" Begüm Hanım yüzündeki solgun ifadeyi silip mütebessim bir şekilde, "Herkes odasında," dedi. Gülümserken bile aslında gözlerinin dolu olduğunu görebiliyordum.
"Sizi biraz durgun gördüm."
"Serra." Sesi biraz önceki tınıya zıtlıkla titredi. "Hiç iyi değil bu aralar. Derdini de söylemiyor. Birkaç gündür ona canım sıkkın."
Meseleyi şimdi anladım. Buraya da bu yüzden gelmiştim. Düşündüğümse, Serra Alper'e üzülmüştü. Altan söylemiş olmalıydı Alper'in öldüğünü? Şimdi nasıl Serra ile konuşacaktım bilmiyorum. Bana kızgın mıydı, orası beni korkutuyordu. Meselenin ben olduğumu düşünmesi beni üzerdi. Alper'in bana karşı hislerinin olduğu doğru olsa da mesele sadece bundan ibaret sayılmazdı.
"Ben bir bakayım." Yanından kalkarak merdivenlerden yukarıya çıktım. Çok geçmeden Serra'nın odasının önüne geldim. Kapıyı tıklatacağım esnada elim havada kaldı. İçeriye girmekten çekinmemeliydim. Suçlu hissedersem kendimi suçlu saymış olurdum. Beni korumak istemesi üzmüştü ama ben suçlu değildim.
Serra ile konuşup bu olaya çözüm getirecektim. Yavaşça kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Serra kızarmış gözlerle bana baktığında onun içinde yaşadığı hüznü anlayabiliyordum. Yatağın ucuna oturup, "Serra," diye seslendim. Bakışlarını ne kadar kaçırmaya çalışsa da sonunda bana bakmayı başarabildi.
"İyi misin?" Gülümsemeye çalışıp, "İyiyim sağ ol, hoş geldin sen de," deyip bana doğru döndü. Bana belli etmemeye çalışsa da onu anlayabiliyordum. Belki anlamak yetmezdi ama ona yetmek isterdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA-I AŞK (Yeniden Yayında)
SpiritualSöyle ona! Davamızın gür sesiyle hak batılı yenecektir. Biz kula secde etmeyiz. Ürpertici bir kıyametin ortasında, etrafı toz dumana katan bir bomba silsilesi... Hüküm yemiş bir hayat... Bir şehrin düşmesi... Ve ölümün ucundaki iki beden... Hayat in...