03 / 03 - Girift

482 72 51
                                    

İdrak edemediğim birkaç saniyem vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İdrak edemediğim birkaç saniyem vardı. Hayatıma giren bu saniyeler büyük bir zaman dilimini kaplıyordu. Doğduğum andan bu ana kadar şahit tutabileceğim tek anımı şu ana sığdırabilirdim ama ben hayatımı çok şeye adamıştım.

Susmamalıydım, bana verilmiş bu zamanın sahiplerine en büyük haklarının payını vermem lazımdı. Şu an da yaptığım gibi daha fazlasını da yapabilirdim. En büyük cezayı ödetmem gerekiyordu. Yapmalıydım, yapamadığım müddetçe cesaretim en büyük yenilgim olurdu. Yenilgiye gelemezdim, hele ki bu hislere sahipsem daha fazlası gelirdi elimden.

Yenilgime sürülen bir neden de şu an karşımda duruyordu. Selçuk Bey'in beni Dağhan Bey'le evlendirme düşüncesi öfkeme öfke kattı. Kaşlarımı çatıp avucumun içindeki telefonu sıktım. Boğazını sıkmamak için kendimi tutuyordum ama karşımda pişkince durması beni zapt edecek gibi değildi. Sertçe yutkundum. Bakışlarımı ceviz yapılı masadan çekip Selçuk Bey'in kahverengi gözlerine odakladım. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Ciddiyetine takılıp kaldım. Benim yerime karar vermesi hadsizlikti ve bu hadsizlikte acımadan onu öldürebilirdim. Kurumuş dudaklarımı yalayıp nefesimi soludum.

"Ne diyorsun baba sen?" Benden önce Alper'in öfkeli sesi odayı doldurdu. Alper'e baktım yavaşça, yüzündeki ifade korkutur cinstendi. O da benim gibi avucundaki telefonu sıkıyordu. Babasına yaklaşıp elini sertçe masaya vurdu. Çıkan ses irkilmeme neden olsa da şu an ortamdaki kasvetli havanın etkisiyle irkilmemi bile umursayacak değildim.

Alper'le Selçuk Bey birbirlerine bakarlarken ben de yanlarına yaklaştım. Alper benim bu yaklaşımım karşısında elini masadan çekip doğruldu. Eli masaya vurmaktan dolayı kızarmıştı.

"Ne karşılığında?" dedim sakinliğimi korumak istercesine. Şu anki sakinliğime şaşırdım. Selçuk Bey kısa bir müddet susup "Efruz'un hayatı karşılığında," dedi, şaşırmadım. O gün adımı duyduğumda da bir şeylerin planlandığı ortadaydı ve bu plan şu an kulaklarımda uğulduyordu. Yüzündeki umursamazlık hissine, "Siz de bu kararı benim yerime verdiniz, öyle mi?" dedim. Sesim git gide sertleşiyordu. Selçuk Bey, bu ani çıkışıma karşı kaşlarını havalandırdı. Bu saçmalıkta geri planda tutuluyordum. Sakinliğimi idame ettirdim. İleriye gidecek kadar bir yola başvurmamam şu an için benim avantajım olurdu. Aradaki husumete bir çözüm bulmak zorundaydım, Selçuk Bey'e evlenmem demek imkânsızdı. Çözüme söz kalabalığı yapmak olanaksızdı.

"Buna izin vermem baba," diyen Alper, benden daha öfkeli duruyordu. Alper, fevri bir insandı sakinliğini pek koruduğu söylenemezdi. Bu durum Selçuk Bey'in en çok öfkelendiği durumlardan biriydi. Selçuk Bey, elini çenesine getirip beyazlaşmış sakalını sıvazladı. Ne bana ne de Alper'e açıklama yapmak istemezcesine, "Kararımın üzerine karar istemiyorum, konuşmanız bittiyse çıkabilirsiniz," deyip arkasını döndü. Alper, babasının bu tutumuna sakin kalamayıp masanın üzerinde duran dosyaları eliyle hızla itekledi. Yere düşen dosyaların sesi Selçuk Bey'in bize dönmesini sağladı. Olduğu yerden kıpraşıp yanımıza gelerek Alper'e öfkeyle tokat attı. Akabinde bana dönüp, "Başka bir söz istemiyorum," deyip odadan çıktı. Odanın ortasında Alper'le ben kaldık. Sessizce Alper'e döndüm. Alper hâlâ babasının çıktığı kapıya bakıyordu ve yüzünde bütün hayal kırıklığının emaresi vardı. Hayal kırıklığının nedeni son zamanlarda babasıyla arasında geçen duygusal bağdandı. Ellerini sıktığını fark ettim. Ben de odadan çıkarak merdivenlere yöneldim.

ANKA-I AŞK (Yeniden Yayında)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin