02.12.2000
Günlerden Çarşamba. Hamran Dağındayım ve üzerimdeki kıyafetler ısıtmayacak kadar inceydi. Ayağımda eski bir bot ben karların içinde dik yukarı çıkıyordum. Kaçmıyordum, beni bekleyen bir tuzağın üzerine tuzak hazırlıyordum. Hamran köyünün askerleri ile iş birliğiyapmıştım, şu an o işbirliğininen ön planında Selçuk Alphan vardı. Bana tuzağın en büyüğünü o yapmıştı. Ona güvenmiştim.
Tepede gördüğüm askere elimi kaldırıp selam verdim. Kısa bir mesafeyi aştığımda nefes nefese kalmıştım. Askerin yanından geçip komutanlarının olduğu yere geçtim. Beni gördüklerinde gülümsediler. Şimdi onlarda ayaklanınca gideceğimiz yere ilerledik. Önce Zeyd komutan, yanında ise ben. Arkamızı ve önümüzü kollayan birkaç askerden başka kimse yoktu.
Elimdeki evrakı Zeyd komutana uzattım. O dosyayı incelerken bir müddet ona baktım. Oldukça genç olmasına rağmen babayiğitti. Tahmini yirmi beş yaşlarındaydı.
"Biz bu evrakı ilçedeki emniyete teslim edeceğiz. İlçedeki mekânına biz bakamayız ama köydeki evine baskın yapabiliriz. Sen sadece bize adresleri ver sonra seni Hasan evine bıraksın." Dediğini onaylayıp uzattığı kâğıda adresleri ve başlarındaki adamları yazdı. Köy ilçeye on beş dakikalık bir yol kadar uzaktı. Onlar diğer istikamete ilerlerken ben de Hasan'la ilçeye doğru yol aldım. Hasan'a dönüp, "Nerelisin asker?" dedim. Asker samimiyet dolu sözle, "Alabey'liyim," dedi. Omzuna elimi koyup, "Uzakmış," dedim. Buraya 500 km. kadar uzaklıktaydı.
Yolda düz devam ederken birden bir ses kulağımızı delip geçti. O an asker beni var gücüyle itti. Zemine düşen bedenim bir kuş gibi çırpınıyordu. Kendime gelmem zor oldu. Ağrıyan şakağımı okşayıp düştüğüm yerden güç bela kalktım. Arkama döndüğüm esnada kollarımdan tutulmam bir oldu. İki iri cüsseli adam koluma mengene gibi yapışmış bedenimi sürüklüyordu. Gözlerim arkada yatan askere kaydı. Bombanın ortasında kalan bedeninin birkaç uzvu parçalanmış, bedeni oracıkta can vermişti.
Yaşadığım şok kendimi korumamı zorlaştırıyordu. Kollarımdaki adamlardan kurtulmaya çalıştım ama yapamadım. Beni ileride duran büyük bir jeepe bindirdiler. Şoför koltuğunda başka bir adam otururken diğerleri hemen jeepte yerini aldı.
Tozlu yolların etrafı beyaz bir dumana bürümesine tanık oldum. Oldukça seri giden jeep çok geçmeden ilçeye varmıştı. Büyük bir mahzenin önüne geldiğimizde hızla arabadan indirildim. Kolumdan tutulup içeriye çekiştirildim. Ellerinden kurtulmaya çalıştım lakin başarılı olacağımı sanmıyordum.
Beni bir hücreye kapattılar. Zifir karanlık nasıl bir yerde olduğumu görmemi engelliyordu. Çok geçmeden kapının gıcırtısı ile bir ışık huzmesi gözlerimi delip geçti. Kapı sonuna kadar açıldı ve içeriye Selçuk Alphan girdi. Yanında bir iki adam vardı. Elindeki sandalyeyi hücrenin ortasına koyup bedenimi oturttular. Selçuk Alphan karşıma geçip bana dik dik bakmaya başladı. Kaşlarımı çattım, şu an onu gebertmemek için kendimi zor zapt ediyordum. Elindeki dosyayı bana gösterdiğinde sabah komutana verdiğim dosyaydı. Aklıma gelenle iliklerime kadar sızlandım.
"Yapmış olamazsın," dedim.
"Beni küçümsüyorsun Cengiz Giray," diyerek sözünün altında yatan ironiyle oturduğum yerde kıpraştım. Diğer adamı elimin tersiyle itip Selçuk Alphan'ın boğazına yapıştım. Sırtını duvara yaslayıp boğazını olabildiğince sıktım. Şehit etmişti olanca askeri ve buna katlanmam imkânsızdı. Arkamdaki adam beni engellemeye çalıştığında ayağımda karın boşluğuna vurup uzaklaştırdım. Çok geçmeden birkaç adam gelip beni geri çekti. Selçuk Alphan kısa bir öksürüğün ardından adamlara dönüp "gerekeni yapın," diyerek sızlandı. Hücreden çıktığı anda diğer adamlar üzerime gelip onlara has işkencelere maruz bıraktılar bedenimi. Öldürmediler, ölmem onlar için zarardı ve ben zararın en büyük mirasçısıydım. Ben belki ölecektim ama geride kalanlar beni yaşatacaktı biliyordum ve bu bildiklerim şahit olsun ki satırlarım onların yüzlerine tokat gibi insin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA-I AŞK (Yeniden Yayında)
SpiritualSöyle ona! Davamızın gür sesiyle hak batılı yenecektir. Biz kula secde etmeyiz. Ürpertici bir kıyametin ortasında, etrafı toz dumana katan bir bomba silsilesi... Hüküm yemiş bir hayat... Bir şehrin düşmesi... Ve ölümün ucundaki iki beden... Hayat in...