Keyifle okuyun.
Bakışlarım karşımdaki kızda takılı kaldı. Gülümseyerek Sencer'e bakıyordu ve bakarken nasıl mutlu olduğunu görebiliyordum. Birbirlerini tanıdıkları aşikârdı. Oldukça güzel bir kızdı. Omuzlarından aşağı süzülen sarı saçları, beyaz tenini süsleyen yeşil gözleri vardı. Uzun boyu ve incecik yapısı bütün güzelliğiyle ben buradayım diyordu.. Bu soğukta üzerindeki kırmızı elbise bedenini sarmalamıştı.
İncecik sesiyle "Sencer," diyerek Sencer'e yaklaştı. Sencer'e sarılacakken Sencer bir iki adım geri gidip, "Merhaba Deren," dedi. Deren Sencer'in bu tavrı karşısında biraz bozulsa da, "Sana da merhaba," diyerek gülümsemeyi ihmal etmedi. "Neden haber vermedin geldiğini? Işık yanınca gördüm."
"Yeni geldik," diyerek geçiştirdi Deren'i. Deren'in bütün heyecanı gitmiş gibiydi. Sencer'in böyle davrandığını bilmesi gerekir diye düşünmüştüm ama bunu pek kendince kabul etmediğini varsaydım. Deren, Sencer'den alamadığı ilgiyle omuzlarını düşürüp akabinde bana bakıp, "Tanıştırmayacak mısın?" dedi. Sencer yanıma yaklaşıp, "Eşim," deyince Deren'in gülümseyen yüzü bir anda düştü ve sertçe yutkundu. Parmakları ile saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. Hareketleri tuhaflaştığı gibi bana bakışı da değişti.
"Anladım, şey babam seni bekliyor." Sencer olumlu şekilde başını sallayıp bana dönüp, "Sen de gelir misin?" dedi. Dediğini kabul edince montlarımızı giyinip evden çıktık. Deren'in evi hemen yukarıdaydı. Biraz dik kalıyordu yol. Arada bakışlarımı Deren'e çevirdim, hiç de iyi gözükmediği ortadaydı. İçimi sıkıştıran düşünceyle diyecek bir söz bulamıyordum. Deren, Sencer'den bir söz bekliyordu, hayal kırıklığına uğraması belli ki öfkelendirmişti.
Epey bir dik yukarı çıktıktan sonra evin önüne gelebildik. Bu sefer farklı bir ev karşıladı bizi. Diğerleri gibi taş yığını değildi. Gayet sıcacık görüntüsü vardı. Müstakildi, önünde kocaman bir bahçesi vardı. Deren önden biz arkadan girdik. Kapıyı Deren'in annesi açtı. Gülümseyerek, "Hoş geldiniz," diyerek bizi içeriye buyur etti. İçeriye girdiğimizde büyük bir salon karşıladı bizi. Yavaşça salona adımladık. Köşedeki koltukta oturan adamın bize gülümseyerek yaklaşması Sencer'le arasının iyi olduğunu gösteriyordu.
"Tüzer Bey," dedi Sencer bana dönerek. Tüzer Bey bana bakıp, "Sen de hoş geldin kızım," dedi. Akabinde, "Eşin mi?" diye ekledi Sencer'e bakarak. Sencer başını olumlu şekilde sallayıp gözlerimin içine bakarak, "Eşim," dedi. İlk defa gözlerinin parladığını görebiliyordum. Bu beni mutlu etmeye yetti. Sanki tek kelimeye dünyaları sığdırdı. O kelimede ben vardım, biz vardık. O kelimede hisli bir senfoni vardı. Bana özeldi, en güzelle eş değerdi.
Koltuğa kurulduktan sonra Tüzer Bey'le Sencer sohbet etmeye başlamış ben de onları dinlemeye koyulmuştum. Olduğum ortamda kendimi tuhaf hissettim. Tanımadığım kişilerin arasındayken rahat hareket edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA-I AŞK (Yeniden Yayında)
SpiritualSöyle ona! Davamızın gür sesiyle hak batılı yenecektir. Biz kula secde etmeyiz. Ürpertici bir kıyametin ortasında, etrafı toz dumana katan bir bomba silsilesi... Hüküm yemiş bir hayat... Bir şehrin düşmesi... Ve ölümün ucundaki iki beden... Hayat in...