Çantama son olarak ilk yardım malzemelerini doldurup fermuarını kapattım. Hayatta yaptığım en iyi işti, yara sarmak. Başkalarının yaralarını öyle güzel, öyle itinalı sarıyordum ki son yıllarda yer altının en iyi ilk yardımcısı olup çıkmıştım.
Bu işimle de gurur duyuyordum.
Ama asıl isteğim babamın hayalini gerçekleştirip mühendis olmaktı.
Yıllardır bu yüzden ayakta kalmış, her ne kadar yer altında geziyor olsam da dersleri elden bırakmamıştım. Babama olan sözü tutabilmek için.
Kapı yavaşça açıldı ve içeriye Ayla girdi. Hala sabah ki elbise üzerindeydi. "Bende geleceğim değil mi?" Diye sordu, gözleri hazırlamış olduğum çantadaydı. "Gelebilirsin," diyerek omuz silktim. Ama daha sonra aklıma gelen düşünceyle yüzümü buruşturdum. "Orada da seni tanıyan insanlar çıkabilir ama Ayla."
"Olsun." Benim gibi kayıtsız görünmeye çalıştı ama gözlerinden bunun öyle olmadığını anlamıştım. Yine de belli etmedim. "Gel öyleyse."
"Ben hazırım."
Ela odaya girdiğinde ona baktım. O da mı gelecekti? "Sen de mi geliyorsun?" Diye sorunca kaşlarını çattı.
"Tabi ki geliyorum. Bugün Tuncay'ın maçı var, kaçırır mıyım? Hem," elini rahat bir tavırla Ayla'nın omzuna attı. "Ayla'nın yanında olurum ne olmuş?"
Bana soru soran bakışlarla bakarken yine kayıtsız bir hareketle yerdeki çantayı elime aldım. "Hadi düşün önüme öyleyse."
-
Mekana geldiğimizde etraf çok fazla kalabalıktı ve kadın yok denecek kadar azdı. Bu durum Ela'yı pek ilgilendirmezdi, çünkü o alışıktı böyle ortamlara. Bakışlarımı Ayla'ya çevirdigimde onun ürkek olduğunu gördüm. Kendini hiç iyi hissetmediğini de anlayabiliyordum.
Yavaş hareketlerle Ejder'in yanına yürüdüm. "Bak bugun burda ne olacağı belli olmaz. Tuncay'ı bilirsin." Elimle kızları gösterdim. "Onlara göz kulak ol, bir durum olursa hemen buradan çıkar."
Ejder başını salladı. "Merak etme sen," omzumu dosthane bir tavırla sıktı. "O iş bende."
Tuncay eski kafescilerdendi. Son yıllarda ayağını kaydırmak isteyen çok olmuş, birkaç kere komada yatmıştı. Ama yine de azimli davranıp iyileşmiş, aylar sonra yeniden kafese girecekti. Hal böyle olunca da olay çıkması çok muhtemeldi.
"Aytu'cugum n'aber?"
Tuncay eline dikkatlice sardığı sargı bezleriyle dövüşe hazır görünüyordu. Onun gibi gülümsedim. "İyiyim Tuncay, sende iyi görünüyorsun."
Başını salladı, "yıkabileceklerini sanmışlardı," güldü. "Az sonra onlara kimin yıkılacağını göstereceğim."
Sırtını sıvazladım. Severdim Tuncay'ı. Yıllardır karakterinden bir şey kaybetmemişti. Hep aynı tavırla sadece dövüşe odaklanmıştı.
"Pek ihtiyacın yok ama iyi şanslar dostum," güldüm. "Karşı tarafın bana ihtiyacı olacak gibi."
Dövüş başladığında etrafta bağırışlar artmıştı. Herkes Tuncay'ın ne kadar iyi bir dövüşçü olduğu için onu destekliyordu. Karşı tarafta ki adam da iyiydi ama bir Tuncay etmezdi tabi.
Benim de gönlüm ondan yanaydı. Eğer bunu kazanırsa kendini kanıtlamış olacak ve uzun zamandır kapmak istedikleri o tahta yeniden kurulacaktı.
Tuncay rakibinin bütün hamlelerini tek darbede geçerken bakışlarımı köşede oturan bizimkilere çevirdim. Ela büyük bir hayranlıkla Tuncay'a destek oluyordu. Ejder arka tarafta bir yerlerdeydi. Ayla'nın gözlerinde ilk kez dövüşe katılmanın şaşkınlığı vardı. Ah küçük kız diye geçirdim içimden. Senin burda ne işin var?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYTUNÇ +18
Roman pour AdolescentsYıllar önce yaşadığı travmadan dolayı kadınlara dokunmaktan tiksinen Aytunç. Cinsellikten nefret etmesine yol açan olaylarla karşılaşan küçük bir kız Ayla. Kleptamani hastalığı başına bela olan Ela. Geçmişini bir sır gibi saklayan Ejder. Bu bir aşk...