ELA
Küvette bir kadın.
Çırılçıplak.
Ve kanlar içinde.
Korkudan Ejder'e yapışmıştım resmen. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Bu kadını bu hale kim getirmişti?
Kimdi bu kadın ?
Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Herkes dilini yutmuştu sanki. Bakışlarımı kadından çekip Ejder'e çevirdim. Dikkatle kadını inceliyordu. "kim bu kadın?" Diye sordum fısıltıyla.
Aytunç biraz daha yaklaştı cesede. İpek şoktan tir tir titriyordu. Bende en az onun kadar korkmuştum. Kanları gördükçe midem bulanıyordu. Elimle istemsiz olarak ağzımı kapattım. Ejder sırtımı sivazladıktan sonra yanımdan ayrılıp küvete doğru ilerledi.
Kadının kim olduğunu deli gibi merak ediyordum. Kim öldürmüştü onu ve burada ne işi vardı? Kafada o kadar çok soru işareti vardı ki.
"Ölmüş mü?"
İpek büyük bir korkuyla konuşurken ona doğru bakmasam da gülmemi bastıramadım. Yaşıyor gibi mi gözüküyordu? Bu kız gerçekten salaktı.
"O kadın..."Aytunç'un korku ve yas dolu fısıltısı banyoyu doldurduğunda kim olduğunu anlamam uzun sürmedi. Büyük bir şaşkınlıkla çığlık atmamak için ellerimle ağzımı kapattım.
"Annem lan,"
Aytunç ne yapacağını bilemez bir halde küvetin başında beklerken gözlerimin dolmasına engel olamadım. Annesi... Yıllardır görüşmediği, sevmediğini söylediği annesi...
"Ölmüş lan ölmüş." Bakışlarını cesetten Ejder'e çevirdi. Ejder tepkisiz bir şekilde bekliyordu. Ne yapacağını bilemiyor gibi bir hali vardı. "Ejder bir şey yapalım, belki ölmemiştir," küvetin önünde tükenmiş gibi diz çöktü. Hüngür hüngür ağlamaya başladı. İstemsizce göz yaşlarım yanaklarımdan süzüldü.
"Bir de sen baksana Ejder ölmemiştir belki."
Aytunç bir umut Ejder'e bakarken ejder daha da yaklaştı küvete. Kadının bu kadar kan kaybından sonra ölmemesi imkansızdı.
Aytunç'un yanına çöktü. İlk kez bir adam karşımızda bu derece ağlıyordu. Genelde erkekler aglamazdı ya, biz bu tabire çok alışmıştık. Ağlayan erkek görünce şaşırıyorduk.
Aytunç'u kendine doğru çekti ve sımsıkı sarıldı. Benden çok o bilirdi, Aytunç'un duygularını. Benden daha uzun yıllardır arkadaşlardı. Annesinden nefret ederdi Aytunç. Sevmezdi hiç. O yüzden mi ağlıyordu bu kadar? Sevmediği için mi, yoksa yıllardır yüzleşmeye korktuğu için mi?
Onları orada yalnız bırakıp banyodan çıktım. Kan kokusundan midem bulanmıştı. Salona geldiğimde İpekin korkudan gözleri kocaman olmuş, öylece yere bakıyordu.
"Kim öldürdü?" Diye sordu, başını yerden kaldırmadan.
"Bilmiyorum," diye mırıldandım.
"Kim getirdi buraya?" Diye bir soru yöneltti tekrar.
"Dün gece burada olan sensin," diye söylendim. "Ne zaman uyudunuz? Ses falan duymadınız mı?"
"Hatırlamıyorum," diyerek yeniden ağlamaya başladı. "Resmen bir cesetle aynı evi paylaşmışız ya!" Aklına yeni gelmiş gibi bakışlarını yerden kaldırdı. "Nerden geldim bu eve," göz yaşlarını silmeye çalıştı. "Polisi aramalıyız."
Telaşla ayağa kalktı ve cep telefonunu aramaya koyuldu. Kendimi toparlayıp arkasından koştum. "Ne polisi be!" Elinde ki telefonu hızla çekil aldım. "Polis falan yok," elimden almaya çalıştığı telefonu açık olan pencereden aşağıya fıtlattığımda şaşkınlıkla bana baktı. "Çıldırmışsın sen! Ne demek polis yok, kim öldürdü bu kadını?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYTUNÇ +18
Novela JuvenilYıllar önce yaşadığı travmadan dolayı kadınlara dokunmaktan tiksinen Aytunç. Cinsellikten nefret etmesine yol açan olaylarla karşılaşan küçük bir kız Ayla. Kleptamani hastalığı başına bela olan Ela. Geçmişini bir sır gibi saklayan Ejder. Bu bir aşk...