10

568 19 1
                                    

- ELA -

Uyku ne güzel şeydi değil mi? Bütün yorgunluğunu alan, üzüldüğünde bir nebze olsun unutmanı sağlayan, yarı ölü hali. Ölmekten korkmazdım hiç bir zaman. Yani küçükken biraz korkardım, doğruydu ama ailemi kaybettikten sonra bu korku yok olmuştu. Ama yine de hayatta tutunacagim bir dal aramıştım hep.

Bulmuş muydum?

Bilmiyorum.

Buldugumu sandığım çok olmuştu ama. Çok kez birine güvenmeye çalışıp çok kez yanılmıştım. Tecrübe deyip geçmiştim tüm bunlara. Bir konunun üzerinde durmayı çok sevmezdim. Genelde anı yaşayan bir insandım.

Yüzüm yanımda uyuyan adamın sakallarından dolayı gıdıklanırken gözlerimi açmadan, istemsizce kıkırdadım. Onun da uyandığını beni iyice kendine çekip, elleriylr kalçalarımı sıktığında anlamıştım. Biraz daha sıktığında acıyla karışık inledim ve gözlerimi açtım. "Ne yapıyorsun ya,"yarı şaka yarı kızgınlık duyguları barınan sesimle söylendiğimde gözlerini kısarak bana baktı.

"Ne oldu?"

Kalçamda olan elinin üzerine elimi koydum. "Acıdı."

"Hımm," diye bir mırıltı çıktı dudaklarından, kafasını boynuma gömmeden hemen önce. "Nasıl affettireyim sana kendimi?" Kollarımı boynuna doladım. Düşündüğümü belirten bir mırıltı çıktı dudaklarımdan. Aklıma bir şey gelmeyince soruyu ona yönelttim. "Sence?"

Başını boynumdan çekip önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Şuan tam üzerime eğilmiş konumdaydı. "Çikolata alayım?"

Teklifi üzerine kaşlarımı çattım. Çikolata mı? "Çocuk muyum ben ya!" Üzerimden onu itmeye çalıştım. Benimle dalga geçiyordu. O kadar iri yapısı vardı ki onu değil üzerimden itmek bir milim dahi oynatamıyordum. "Git ya git!" Diye söylendim. Beni deli etmeyi çok seviyordu.

Gür kahkahası odaya doldu. Güzel gülüyordu bu adam. Güzel bakıyordu. Yıllardır onun varlığını bilsem de neden bu kadar geç kalmıştım? Bazen kendime kızıyordum.

Gülüşüne aldırmadan onu yeniden itmeye çalıştım ama yine buna izin vermedi. Üzerime kapandığında artık ona engel olamayacağımı fark ettim ve kendimi onun kollarına bıraktım.

"Ne oldu? Az önce ötüyordun minik kuş."

Cevap vermeden güldüm. Onun bu halleri benim komigime gidiyordu. Üzerimden kalkıp banyoya doğru ilerlediğinde arkasindan bende kalktım. Dün benim evimden çıkıp, bara ordan da buraya yani Ejder'in evine gelmiştik. Muhtemelen Aytunç benim evimde kalmıştı. Güldüm, ne değişik işlerdi.

Ejder banyodan çıkmadan üzerimi değiştirdim ve adımlarımı mutfağa ilerlettim. Koca bebeğe mis gibi bir kahvaltı hazırlayabilirdim. Buz dolabını yavaş hareketlerle açtım.

Ama dolap bomboştu.

Ofladım. Ejder'le genelde benim evimde kalıyorduk. Aytunç'un da eve sadece uyumak için geldiğini düşünürsek bu durum gayet normaldi. Ama yine de çok acıkmıştım.

Markete gitmeliydik.

Kapının açılma sesini duyunca Ejder'in geldiğini fark ettim. Buz dolabının önünde öylece beklerken, elindeki havluyla saçlarını kurulayarak mutfağa girdi.

"Yaa!" Diye çığırdım hemen. Tiz sesim onun rahatsız etmiş olacak ki, yüzünü buruşturdu. "Her tarafa saçlarını düşüreceksin!"

"Aman iyi be," diye söylendi adımlarını yeniden kapıya doğru yönlendirirken. "Ben iki dakikaya gelirim, kahvaltı hazır olsun,"diye söylenmeyi de ihmal etmedi.

AYTUNÇ +18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin