Kot pantolon, üzerime düz beyaz bir tişört, ayağıma da beyaz spor ayakkabılar.
Hazırdım.
Ama yine de içimde kötü bir his vardı. Oraya gitmek istemiyordum. Ekinle bir arada olmak beni aşırı derecede rahatsız ediyordu. Ejder ve Aytunç nasıl katlanıyordu ona? Hele Aytunç'un yaşadıkları. Nasıl hiç bir şey olmamış gibi davranabiliyordu?
Üstelik ben hala Ekinin bizi hatırlamadığına inanmıyordum. Bir oyun oynama olasılığı bence çok yüksekti.
Düşüne düşüne odadan çıktım. Ejder salonda oturmuş televizyonu karıştırıyordu. Yavaşça yanina oturdum. Daha bana bakmadan "ne bu surat?' diye sordu. Derin bir iç çekerek omuz silktim. Son bir umut sordum. "Gitmesek olmaz mı?"
Televizyonu kapattı "olmaz." Ayağa kalktı ve pantolonunu düzeltti. Ters ters ona bakmaya devam ettim. İçimde kötü bir his vardı ve kendimi asla durduramıyordum.
Kapı çaldığında beni umursamadan salondan çıktı.
Tuncay'ın geldiğini tahmin ederken iceriye heycanli bir şekilde Ezgi girdi. Tuncay onu da davet etmişti. Bu kız bize göre çok masumdu ve başına bir iş gelmesinden korkuyordum. Hiç bir olayın farkında olmadığı için gülümsüyordu. Bu durumu umursamamaya çalışarak bende gülümsedim.
"Selam!"
Gülümseyerek karşımdaki koltuğa oturdu. Bende aynı sekilde karşılık verdim. "Selam."
Ejder gelip yeniden yanıma oturduğu sırada yeniden kapı çaldı. O ağzının içinde küfür ederken ben gülmeden edemedim. Onun kalkmayacağını bildiğim için ben kalkıp kapıya baktım. Tuncay gelmişti.
Geçmesi için kapıda kenara kaydığımda bana yandan bir bakış attı. "Hazır değil misiniz yoksa ya? Hadi gidelim bir an önce."
"Hazırız," diye mırıldandım ve sesimi duymaları için var gücümle bağırdım. "Ejder! Gidiyormuşuz!"
-
Aytunç'un bize tarif ettiği adrese geldiğimizde içimdeki kötü hissi atmaya çalışıyordum. Ekin baya zengindi. Geldiğimiz kocaman çiftlik bunu kanıtlıyordu.
Büyük kapıyı kahya olduğunu düşündüğüm bir amca açtı ve geçmemiz için işaret etti. Ejder profesyonel bir şekilde arabayı bahçeye doğru sürdü.
"Oha oğlum burası müthiş!"
Tuncay büyük bir hayranlıkla etrafa bakınıyordu. Evet bulunduğumuz çiftlik çok büyüktü ve etraf çok güzel gözüküyordu.
"Vaaay, şuraya bakın!"
Ezgi eliyle yem yiyen atları işaret etti. Gerçekten çok tatlılardı. Biri siyah, biri beyaz ve çoğunluğu kahverengi olmak üzere bir sürü at vardı. Hatta biraz daha ilerleyip arabayı park ettiğimiz yerde küçük birkaç midilli duruyordu. Gülümseme den edemedim. Çok tatlı duruyordu.
"Ağzınızın suyunu toplayın," diye azarladı bizi Ejder.
Sanki daha önce bu kadar büyük bir yere gelmiştik de. Hemen ağırlığını ortaya koymaya çalışıyordu. Ejderdi bu, ağır abi takılmayı severdi.
Arabadan indiğimizde Ekin bizi karşıladı. Yanında daha önce Aytunç'un yanında gezen kız Ayla da vardı. O zaman ki utangaç ve ezik hali gitmiş yerini kendinden emin bir kadına bırakmıştı sanki. Başkası olsa belki tanıyamazdı onu. Kısacık kestiği o saçlara şekil vermeyi başarmış, yüzüne güçlü bir makyaj yapmıştı. Üzerine giydiği takım onu büyük bir iş kadınına çevirmişti sanki. Bize evin hanımı gibi davranması tuhafıma gitse de sesimi çıkarmadım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYTUNÇ +18
Teen FictionYıllar önce yaşadığı travmadan dolayı kadınlara dokunmaktan tiksinen Aytunç. Cinsellikten nefret etmesine yol açan olaylarla karşılaşan küçük bir kız Ayla. Kleptamani hastalığı başına bela olan Ela. Geçmişini bir sır gibi saklayan Ejder. Bu bir aşk...