"Ya hayır diyorum, bırak oreye değil bureye bağlayacaksın ipi. Bak öyle mi çizmişim."
"Hayır kızım oraya bağlarsam hemen kopar, baksana keskin orası."
"Okey ben pes ediyorum, anlaşılan seninle bu salıncağı yapamayacağız."
Önündeki tahtaya kazıdığım şekilde bakarak söylenip duruyordu.
"Bu nasıl bir çizim ya? Ne saçma sapan çizmişsin, bağlayalım işte iki tarafı da ağaca olsun bitsin."
Sıkıntıyla ofladım.
"Oğlum sabahtan beri uğraşıyorsun ne talentsizmişsin sen ya, iki ipi ağaca bağlayabileceğinden de şüpheliyim."
"Ne kafa siktin be kızım. Biraz daha konuşursan seni mancınıkla karşı adaya fırlatırım akıllı ol."
Yarı tehditvari şekilde işaret parmağını sallayarak yüzüme bakarken mancınığın ne olduğunu sorgulamayacaktım tabii ki
Elimi kaldırarak bağırdım.
"Bak ya, bi sus. Kimi nereye fırlatıyorsun sen!"
Beni umursamayıp bir şey düşünüyorumuş gibi elini çenesine koydu, dikkatlice ağaçlara baktı. Daha sonra üzerindeki tişörtü çıkarıp kafama fırlattı.
Şaşkınlıkla ağzım açıldı. Aniden gelişen bu saçma salak hareketlerine hiç alışamayacaktım sanırım.
"Git Ogeday ben kendim yaparım salıncağımı ya." diye sitem ettiğimde beni dinlediğinden bile şüpheliydim.
Ogeday barakaya doğru yürümeye başlayınca söylediğimi ciddi algıladığını düşündüm ve durdurma ihtiyacı hissettim.
Bu tamamen istemsizce gelişen bir şeydi, gitmesini istememiştim.
"Nereye gidiyorsun? Gelsene oğlum bureye."
"Geliyorum bekle." Dedi yürümeye devam ederken.
İçten içe mutlu olmuştum. Yine istemeden elimdeki tişörte indi gözlerim...
Az sonra elinde battaniyeyle geldiğinde iplerin arasına yatak yapmak için getirdiğini anladım.
"Nisa çekil ordan ben kendi bildiğim gibi yapıcam bu salıncağı."
"Yapamazsın benim aklıma geldi salıncak yapmak bana ne."
Ogeday sabır dilercesine yüzüme bakıyordu.
Gıcıklık değil mi diretecektim işte.
"Tamam bak ben salıncağı kendime göre yapayım sen de süsle olur mu?"
Ortaya attığı fikri birkaç saniye düşündükten sonra hoşuma gittiğini belirtircesine kafa salladım.
"Heh şimdi benim dilimden konuştun bak."
"İyi memnun olduysan sus artık da yapalım şu salıncağı."
Ogeday salıncağı yapmaya çalışırken, yüz üstü uzanmış elimdeki sopayla kuma resim çiziyordum.
Anlık kafamı kaldırdığımda, kadrajıma hareket ettikçe kasılan karın kaslarının girmesini beklemiyordum.
Daha önce takımdaki diğer erkekleri gördüğüm gibi Ogeday'ı da tişörtsüz görmüştüm ama doğruyu söylemek gerekirse ilk defa böyle kilitlendiğimi hissettim.
Son zamanlarda kendimi sürekli onun etrafında, onunla ya tartışırken ya da bir şeyler yaparken buluyordum.
Her şeyin içinde "o" vardı. Benimle ilgili olsun veya olmasın kendini bir şekilde her olaya dahil etmeyi başarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐬𝐚𝐥𝐯𝐚𝐭𝐨𝐫𝐞 - 𝐨𝐠𝐧𝐢𝐬
Fanfiction|𝟐𝟎𝟏𝟕 𝐎𝐠𝐞𝐝𝐚𝐲 & 𝟐𝟎𝟐𝟎 𝐍𝐢𝐬𝐚| 𝓐𝓵𝓵 𝓽𝓱𝓮 𝓵𝓲𝓰𝓱𝓽𝓼 𝓪𝓻𝓮 𝓼𝓹𝓪𝓻𝓴𝓵𝓲𝓷𝓰 𝓯𝓸𝓻 𝔂𝓸𝓾 𝓲𝓽 𝓼𝓮𝓮𝓶𝓼 𝓞𝓷 𝓽𝓱𝓮 𝓭𝓸𝔀𝓷𝓽𝓸𝔀𝓷 𝓼𝓬𝓮𝓷𝓮𝓼, 𝓼𝓱𝓪𝓭𝔂 𝓫𝓵𝓾𝓮