𝟑

2.4K 102 42
                                    

Derin bir iç çekip yatmak için barakaya geçecektim ki duyduğum seslerle duraksadım.

"Çok sessizdi zaten belliydi gideceği." diyordu Sude.

Makbule'den bahsettiğini fark ettiğimde ses çıkarmadan dinlemeye karar verdim.

"İyi kızdı ama burası sakinliği sevmez. Bak mesela Nisa da çok iyi yarışmacı ama kendini ifade edemiyor bile. Performans bir yere kadar taşır burada kalabilmek için insanlara malzeme vermek gerekiyor."

Dedikten sonra ekledi sema.

"Ama Nisa da zaten çok fazla kalamaz. Bir daha kaybettiğimizde bir şekilde onun adını yazdırıp eleriz. Performans olarak  tehdit oluşutuyor başlarda elenmesi bizim için iyi olur."

"Hiç öyle deme, o kadar kolay yazdıramayabiliriz. Daha ilk günden erkekler barakasında oturmuş bir şeyler anlatıp güldürüyordu onları. Erkekleri arkasına alırsa adı zor çıkar, bizim kızlar olarak birlik olmamız gerekiyor."

Duyduklarımla ne yapacağımı şaşırdım.

Bu nasıl kötü bir konuşmaydı. Ben onlara hiçbir şey yapmamıştım ve sırf performansım iyi diye beni elemek istiyorlardı. Saçmalıktı bu!

O an o kadar berbat hissettim ki...

Onlara zaten baştan beri ısınamadığımı kabul ediyorum evet, ama bu kadar kötü kalpli olmalarına gerek yoktu, beni neden sevmiyorlardı?

Yanımda kimse yoktu, çok yalnız hissediyordum. Daha ilk günlerden elenmemi istiyorlardı ve kaybettiğimiz ilk oyunda beni yazacaklardı.

Şu an yanlarına gitsem ne diyecektim? Hesap soramazdım. Sonuçta bu onların düşüncesiydi, muhtemelen bunu savunmaya da devam edeceklerdi.

Kendileri strateji adı altında bir yere kadar ilerlemek istiyorlardı ve anlaşılan bu oyuna kurban gidecektim.

Kızlar birlik olursa erkeklerin de aklına girip beni yazdırabilirler miydi? Onlar da beni yazarlar mıydı acaba?

“Yazarlar tabi aptal olma Nisa” dedim kendime. Yazarlardı.

Kimseyle çok fazla yakınlığım yoktu ki burada. Bir de erkeklerin arkamda olduğunu düşünüyorlardı. Komikti.

Gözyaşlarımı daha fazla tutamadım ve barakaya gitmekten vazgeçtip yıldızları izlediğim yere geri döndüm.

Bu kadar duygusal olmamdan ciddi anlamda nefret ediyordum. Ne kendimi doğru düzgün ifade edebiliyordum ne de en ufak olayda bile güçlü bir şekilde durabililyordum.

Normal hayatımda kendimi açıklamamı gerektiren herhangi kötü bir durumda boğazıma bir yumru otururdu. Ne zaman konuşmaya çalışsam ağlamaktan cümlelerimi toparlayamazdım.

Bu elimde olan bir durum değildi maalesef. Bir süre sonra da bu durumdan sıkılıp, ağlayacağımı bildiğim için hiç konuşmamaya başladım. Alışmıştım bu duruma, her şeyi içimde yaşıyordum.

Olmuyordu işte, yine yapamıyordum. Demin ihtiyacım olan sarılma isteğinin kat kat fazlasını yaşıyordum şu an.

Yalnız hissediyordum, başta bu yarışmaya katılmaya karar veren kendim olmak üzere herkese öfke duyuyordum. Nasıl tahmin edebilirdim ilk günlerden böyle olacağını.

Orada öylece oturdum tüm gece.

Dokunulmazlık oyununa gitmemiz gerekiyordu ama oyuna çıkmak şöyle dursun orada bulunmak bile istemiyordum.

Kaybetsek ne olurdu? Beni yazarlardı.

Elensem ne olur diye düşündüm, aileme ihtiyacım vardı. Sonra durdum ve babama verdiğim sözü hatırladım "ne olursa olsun sonuna kadar gideceğim." Demiştim.

𝐬𝐚𝐥𝐯𝐚𝐭𝐨𝐫𝐞 - 𝐨𝐠𝐧𝐢𝐬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin