Oyunu kaybetmiştik. Seremoniye geçtiğimizde açılacak konuları bildiğim için sıkıntıyla ofladım. Konuşmak istemiyordum, kavga etmek ya da tartışmak hiç istemiyordum. Bir şekilde her olayın içine çekilmekten yorulmuştum artık.
Ogeday'a baktığımda çok sinirli duruyordu. Bunun hem oyunu kaybetmemiz, hem de Adem'le olan tartışmamız yüzünden olduğunu biliyordum. Bir şey söylemek istemedim. Konuşursam büyük olasılıkla sinirlerine hakim olamayıp beni kırardı ve bir de bunun üzerine onunla tartışmayı çekemezdim.
Adem'e söz hakkı verilip olay sorulduğunda, kendince mağdur olabilmek için her zamanki gibi bütün tuşlara basmıştı.
Konuşmasında takıldığım tek bir cümle vardı.
“Mert geçen seremonide Ogeday ve Nisa'yla olan tartışmasında onlar hakkında bir şey söylemişti, şimdi bazı şeylerin farkına daha iyi varıyorum.”
Geçen seremonide Mert'i asla dinlemesem de genel olarak yaptığı imaların az çok farkındaydım.
Canım sıkılmıştı. İşin kötü tarafı bu konuşma düşündüğüm yere çekilirse ve itiraz edecek olursak bir nevi yalan söylemiş olacaktık. Bu da bizi çıkılmaz bir yola sokardı.
Evet, ortada konuşulmuş ve kesin olarak adını koyduğumuz bir durum yoktu belki ama bazı şeyleri tabii ki bu saatten sonra göz ardı edemezdik.
Bu duruma itiraz etmezsek de rekabetin içine duygusal konuları sokup bizi oradan vurmaya çalışacaklarını biliyordum.
Bu konuyu oturup bir karara bağlamadığımız sürece iyice düğüm olacaktı. Ogeday 'bir süre böyle devam edelim' dediğinde itiraz etmeme rağmen, sonrasında bu konuyu rafa kaldırmakla hata yaptığımı fark ettim. Böyle devam edemeyeceğini ikimiz de biliyorduk, bu yaptığımız sadece kaçmak olurdu.
O an aklıma gelen bazı şeyler beni rahatsız etti. Ogeday'ın net olamaması, ‘duygularından emin ol nisa’ diye sayıklaması belki de korktuğu içindi.
Bunu yargılamak bencillik olur muydu?
Hırslıydı, çok hırslıydı... Kazanmayı çok istiyordu ama kazanmak uğruna her şeyi yapabileceği bu yarışmada yoluna benim çıkacağımı asla bilemezdi. Ben de aynı durumdaydım aslında. Buraya bir amaç için gelmememe rağmen burada kaldıkça kendi potansiyelimi fark etmeye başlıyordum. Neden herkes gibi hedefim şampiyonluk olmasındı?
Onu daha iyi anlıyordum. Performansı çok iyiydi, adada ön plandaydı, herkesin ikili diyaloga girmekten çekindiğini düşündüğüm bir yarışmacıydı ve amacını, burayı ne kadar istediğini her fırsatta belli ediyordu. Bu profildeki bir yarışmacı tabii ki 'güçlü rakip' olarak görülüyordu ve ayağını kaydırmak için ellerinden geleni yapmak isteyeceklerdi.
Bunun o da farkındaydı. Bu konulardan vurulursa çok büyük oranda eksiye düşeceğini biliyordu ve muhtemelen bunu istemiyordu.
Bunları düşündüm diye filmlerdeki o "ben kendimi feda ederim, yeter ki o üzülmesin." klişelerine girecek 'uyuz kız' da değildim tabii ki. O ne öyle be? Oturup konuşacaktık işte.
Gerçi şu ana kadar mantık çerçevesinde konuşup anlaşabildiğimiz bir konu olmamıştı daha ama... En azından bu sefer konuşmayı denemekte kararlıydım.
Ogeday'a söz hakkı verildiğinde, Adem'in bahsettiği konuya değinmeden yüzeysel bir şekilde olayı anlattıktan sonra "takımımdan bir yarışmacının sayı kaybetmesi demek bir puan geri düşmemiz demek ve gördüğünüz gibi kaybetmemizle sonuçlandı. Kaybetmek istemiyorum, olaya müdahale etmemde de bir sakınca göremiyorum." Diyerek konuyu kapatmaya çalıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐬𝐚𝐥𝐯𝐚𝐭𝐨𝐫𝐞 - 𝐨𝐠𝐧𝐢𝐬
Fanfiction|𝟐𝟎𝟏𝟕 𝐎𝐠𝐞𝐝𝐚𝐲 & 𝟐𝟎𝟐𝟎 𝐍𝐢𝐬𝐚| 𝓐𝓵𝓵 𝓽𝓱𝓮 𝓵𝓲𝓰𝓱𝓽𝓼 𝓪𝓻𝓮 𝓼𝓹𝓪𝓻𝓴𝓵𝓲𝓷𝓰 𝓯𝓸𝓻 𝔂𝓸𝓾 𝓲𝓽 𝓼𝓮𝓮𝓶𝓼 𝓞𝓷 𝓽𝓱𝓮 𝓭𝓸𝔀𝓷𝓽𝓸𝔀𝓷 𝓼𝓬𝓮𝓷𝓮𝓼, 𝓼𝓱𝓪𝓭𝔂 𝓫𝓵𝓾𝓮