Birlikte oyun alanına döndüğümüzde takımdaki bazı kişilerin bana karşı garip bakışlarını görebiliyordum fakat hiç oralı olmadım.
Zaten bunların kim olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek...
İlk tur 6-4 bitmişti ve bizim takım gerideydi. Yeni seçmeler için verilen süre ise dolmak üzereydi.
"Nisa muhtemelen seni seçecekler parkurda zaten çok iyisin, sen tamamen atışa odaklan."
Kafa salladım. Atış çok zor değildi fakat dikkatli olmak gerekiyordu. İlk turda elimdeki stickleri rastgele salladığım için haliyle isabeti tutturamamıştım, bu sefer buna dikkat edecektim.
…
Oyuna çıktığımda parkuru tüm gücümle tamamladım, atışlarda tüm odağımı kullandığımda ise sayıyı almıştım.
Bana doğru koşan Cemal'le ufak bir dans gösterisinden sonra tüm enerjimle benche koşup elini uzatan herkese çak yaptım.
Ogeday hırsla biraz sert vurduğunda dengemi kaybedip sendeledim.
Tam düşecekken belimden tuttuğunda gülmeye başladım.
Benim güldüğümü görünce şoktan çıkıp o da güldü.
"Ne nazlıymışsın sende be, hafifçe dokundum alt tarafı."
"Ne hafif dokundun oğlum, uçuyordum az daha Allah Allah."
"Allah Allah" imalı sesiyle beni taklit ettiğinde gözlerim kaybolana kadar gülümsedim.
Gözlerini, gülüşümden gözlerime çıkardığı an onu tüm gücümle benchten itip koşarak oradan uzaklaştım.
"Ödeştik." Diye bağırdım sadece.
Oyun öncesi altüst olan moralim şu an gayet yerindeydi hatta bunu duyduğum "demin ağlıyordu şimdi gülmeye başladı, ilgi istiyor." Tarzı cümleler bile bozamazdı.
Ogeday'la konuştuktan sonra kafamdaki kötü düşüncelerin üstünü bir şekilde örtebildim. En azından şimdilik...
Takımda çok baskın bir karakterdi ve sanki herkes o bir şey desin de yapalım diye ağzına bakıyordu. Buna anlam veremesem de öyleydi ve bu durum ister istemez beni de etkiliyordu.
Hâl böyle olunca da onun bu sorunu çözebileceğine inandırdım kendimi.
Yine kendimi bir şekilde mutlu edip indirdim gardımı.
Ben böyleydim işte. Bazen mutlu, bazen mutsuz; bazen ağlardım içimde biriktirdiklerimden sıkılıp, bazen de gülerdim yaşadığım kötü olayları ufak bir eğlencenin ardına saklamayı başarıp.
Hep mutlu olmayı tercih ederdim elimde olsa. Elimde olsa işte...
Gerçi kim etmezdi ki?
Ama bunu yaratmak biraz da kendi elimizde değil mi?
Mesela moralim bozukken, hatta çok çok bozukken küçük bir çocuğun gülüşüyle mutlu olabilirim.
Ya da bana verilen bir çikolataya, bir oyuncağa, güzel bir söze dünyanın en harika olayıymış gibi sevinebilirim.
Etrafımaki insanlar genelde benim bu hallerimi garipser, çoğu zaman “çocuk” gibi davrandığımı düşünürler.
Oysa ben böyle düşünmelerine üzülmem ki, neden bana bunun kötü bir şey olduğunu hissettirmeye çalışıyorlar?
Keşke böyle düşünmek yerine olaylara benim baktığım gibi bakabilse onlar da.
Cesaret etseler kendi başlarına bir şeyler yapmaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐬𝐚𝐥𝐯𝐚𝐭𝐨𝐫𝐞 - 𝐨𝐠𝐧𝐢𝐬
Fanfiction|𝟐𝟎𝟏𝟕 𝐎𝐠𝐞𝐝𝐚𝐲 & 𝟐𝟎𝟐𝟎 𝐍𝐢𝐬𝐚| 𝓐𝓵𝓵 𝓽𝓱𝓮 𝓵𝓲𝓰𝓱𝓽𝓼 𝓪𝓻𝓮 𝓼𝓹𝓪𝓻𝓴𝓵𝓲𝓷𝓰 𝓯𝓸𝓻 𝔂𝓸𝓾 𝓲𝓽 𝓼𝓮𝓮𝓶𝓼 𝓞𝓷 𝓽𝓱𝓮 𝓭𝓸𝔀𝓷𝓽𝓸𝔀𝓷 𝓼𝓬𝓮𝓷𝓮𝓼, 𝓼𝓱𝓪𝓭𝔂 𝓫𝓵𝓾𝓮