Nisa
Duyduğum seslerle üstüme kolunu atmış Evrim'in altında kıpırdanmaya başladım. Gözlerimi açtığımda hava kararmak üzereydi. En son hatırladığım şey ise, adaya gelirken araçta göz kapaklarımın ağırlaşıp kapanmaya başlamasıydı. Görünene göre uyuyakaldığım için beni barakaya yatırmışlardı.
Sesler yoğunlaştığında uykumun erkekler tarafından bölündüğünü fark etmem uzun sürmedi. Daha ilk geceden başlamışlar mıydı gerçekten?
Evrim'in kolunun altından tamamen kurtulduğumda, kafamın altındaki avakadoma sarılıp yarı uykulu şekilde sesin geldiği yöne yürüdüm.
"Nereye yatacağım ben?" Diyordu Barış.
"Bu bizi hiç alakadar etmiyor, barakaya gelmesen yeter." Dedi ateş başında kıyafetlerini kurutan Yasin.
"O ne demek Yasin, barakaya gelme ne ya?"
"Gelme. İdrak etmesi bu kadar zor bir şey söylemedim gel-me. İstemiyoruz seni bu adada."
Yasin'in yanına yaklaştığımda ne oluyor der gibi kafamı salladım.
"Oo uyandın mı sen prensesim?" Dedi değiştirdiği sesiyle. "Hep bu belirsiz cismin sesi rahatsız etti seni değil mi?" Barış'a kısa bir bakış atıp tekrar bana döndüğünde havaya bakarak konuşmaya devam etti.
"Kötü yağacak gibi duruyor. Yağmurluğunu falan hazırla sen de, hasta olursun sonra."
Kafamı tamam anlamında salladığımda hâlâ uykuluydum. "Ogeday nerede?" diye sordum elimdeki peluş yastığa daha sıkı sarılırken. Barış'ın bakışlarının anında beni bulduğunu bilsem de dönüp bakmaya hiç tenezzül etmedim.
"Yatıyordu en son barakada."
Onları orada bırakıp adımlarımı erkekler barakasına yönelttiğimde, Yasin de Barış'ı azarlama seansına geri dönmüştü.
Barakaya vardığımda, Ogeday ellerini kafasının altında koymuş bir şey düşünüyor gibi boş boş yukarı bakınıyordu. Elimdeki yastığı suratına attım. "Al buna yat."
"Uyandın mı sen?" Yanına adımladığımda doğrulup oturur pozisyona geldi.
"Yasin'in sesine uyandım. Evrim'de iyice boğazlamış sarılıyorum ayağına, boğulacakmışım az daha he."
Söylediğim şeye gülerken ona fırlattığım yastığı alıp kafasının altına koydu. "Aferin sana kölem, iyi ki çalmışsın ödülden bu oyuncağı."
Dizlerimin üstünde doğrulduğumda o da laubali bir tavırla bir ayağını bacağının üstüne koymuş, altınaki battaniyeye iyice yayılmıştı.
"Asıl sen benim kölemsin, araştırmanı öneririm." Üzerine doğruluğumda ellerini ellerime geçirip yattığı yerden ittirmeye başladı. "Hem..." Diye devam ettim gülerken. "Hem ben çalmadım bir kere, biraz diretince kıyamayıp bende kalmasına izin verdiler."
Yüzüme bakarak sırıttığı sırada etrafta hafiften bir hareketlenme oldu. Kafamı yana çevirdiğimde Barış'ın elindeki eşyalarıyla barakanın en arka tarafına -boş alan sadece orasıydı- gittiğini gördüm. Bakışlarını üzerimizde gezdirse de herhangi bir şey diyemedi. Ogeday'dan çekiniyor olmalıydı.
Ogeday anlık boşluğumu fırsat bilerek ani bir hareketle yerlerimizi değiştirdiğinde ufak çaplı bir çığlık attım. Artık yatan taraf ben, üstüme doğrulan ise oydu.
"Ee ne diyordun, kim kıyamamış sana?"
"Ekip iştee" dedim gülerek.
"Sende şeytan tüyü var kızım, kıyamazlar tabii."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐬𝐚𝐥𝐯𝐚𝐭𝐨𝐫𝐞 - 𝐨𝐠𝐧𝐢𝐬
Fanfiction|𝟐𝟎𝟏𝟕 𝐎𝐠𝐞𝐝𝐚𝐲 & 𝟐𝟎𝟐𝟎 𝐍𝐢𝐬𝐚| 𝓐𝓵𝓵 𝓽𝓱𝓮 𝓵𝓲𝓰𝓱𝓽𝓼 𝓪𝓻𝓮 𝓼𝓹𝓪𝓻𝓴𝓵𝓲𝓷𝓰 𝓯𝓸𝓻 𝔂𝓸𝓾 𝓲𝓽 𝓼𝓮𝓮𝓶𝓼 𝓞𝓷 𝓽𝓱𝓮 𝓭𝓸𝔀𝓷𝓽𝓸𝔀𝓷 𝓼𝓬𝓮𝓷𝓮𝓼, 𝓼𝓱𝓪𝓭𝔂 𝓫𝓵𝓾𝓮