BAŞLANGIÇ -1

1K 58 36
                                    





Bağırışlar... Kaynağı belirsiz, birbirine karışıp kulak tırmalayıcı bir bütüne dönüşen sesler kafamın içinde yankılanıyordu.

Ellerim ve ayaklarım bağlı olduğundan kımıldayamıyordum. Göz kapaklarıma değen pürüzlü kumaş ise görüşümü tamamen engellemiş, karanlık sonsuz bir örtü gibi etrafımı sarmıştı.

Ah bir de koku... Buram buram çürümüşlük kokusu mide bulandırıcı şekilde her yerdeydi,  burnumu sızlatmıştı.

Başıma aldığım darbenin ardından hâlâ tam olarak kendime geldiğimi söyleyemezdim, odağımı toplamam gerekiyordu hem de bir an önce. Zihnimde beliren, üst üste gelerek biriken sorular cevaplanmayı beklerken pek mümkün gözükmese de...

Daha net düşünebilmek için derin nefesler almaya başladım. Al ve ver , al ve ver...

Biraz sakinleştiğimde yığının içinden en keskin ve en sesli olan soruya uzanmaya karar vermiştim. "Neredeyim ben ?"

Görebilseydim en azından bir fikir oluşturabilirdim. Oysa gözlerim kapatılmış üzerimden sarkan ağır zincirlerle duvara sabitlenmiştim. O yüzden hâlâ devam eden seslere iyice kulak vermeliydim.

Duvarın can yakıcı soğukluğunu umursamadan kulağımı oraya yasladım ve dinlemeye çalıştım. Kelimeler o kadar boğuktu ki anlaşılmayı imkansız kılıyordu. Hayal kırıklığıyla geri çekilecekken farklı bir ses dikkatimi çekti ; yaklaşan adım sesleri ...

İki kişi seri adımlarla yaklaşıyordu. Biri tok ve ağır kalırken diğeri onun yanında zar zor duyuluyordu. Gözümde iki figür canlandırdım: iri yarı kalıplı ve ona göre daha çelimsiz kısa bir adam...

Anahtarın çıkardığı metalik seslerle sırtımı dikleştirdim. Adım sesleri durduğunda hareketin hangi taraftan geleceğini çözmeye çalışarak kafamı kısaca sağa ve sola döndürdüm, işe yaramamıştı.

Ağzımdaki uyuşukluk hissine rağmen "Kimsiniz ?" diye sorabilmeyi başardım.Birinin kolumu sıkıca tuttuğunu hissetmemle kolumu çekebildiğim kadar çekip hızlıca tutuşundan kurtulmuştum. "Benden ne istiyorsunuz ?!"

Ne kadar debelenip kurtulmak için çabalasam da önce ellerimi bağlayan zincir hariç tüm zincirleri çözmüş , sonra da hiçbir sorumu yanıtlamadan beni sürüklemeye başlamışlardı.

Gelişlerinden daha hızlı bir tempoyla yürürken onlara ayak uydurmak zorunda kalmıştım. Nereye gittiğimizi fark ettiğimde duraklasam da çekiştirmeye devam etmişlerdi. Attığımız her adımla yakınlaşıyor, önceden ne olduğunu çıkaramadığım bağırışlar anlam kazanıyordu. Ses artıkça çektiğim acı da orantılı olarak artıyor, kafamı bir yerlere vurma isteğine sebep oluyordu.

Rahatsız edici ancak tanıdık kokuyu algıladığım esnada adamlardan birinin itmesiyle tökezledim. Dengemi tekrar kurabilmek için yoğun bir çaba sarf etsem de zorla diz çöktürmüşlerdi.

"Bırakın beni !"

Zar zor ağzımdan çıkan kelimelerin bir tesiri olmadığı gibi geri dönüş de alamamıştım. Gerçi bu gürültüde onları duymam , onların beni duyması pek mümkün değildi.

Yanıma birinin çöktüğünü hissetmemle ellerimin serbest kalması bir olmuştu. Hemen göz bağıma uzanıp onu da çözdüm. Işık kör edici derecede yoğun, parlak ve can yakıcıydı. O kadar ki ellerimi siper edip tekrar kapatmam gerekmişti. Uzun süredir güneş yüzü görmediğimden gözlerim hassaslaşmış, bu kadarı fazla gelmişti.

Düzelmem için şans verilmeden tekrar öne doğru itilmiştim. Beni gören kalabalık daha da yükselerek coşkuyla bağırmaya devam ediyor , tüm o farklı tondaki sesler birleşip tek bir cümleyi oluşturuyordu.

"KEW RİES AR KİE SİE!"

"KEW RİES AR KİE SİE!"

Hatırlamak ya da ne olduğunu çözmek için zamana ihtiyacım yoktu. Nedense çağrıyı oldukça yakından tanıyor ve biliyordum.
Kew ries ar kie sie , diğer bir deyişle
"ÖL YA DA ÖLDÜR!" 

<><><><><><><><><><><><><><><><

Ne diyeceğimi de bilmiyorum bölüm sonu yazılarını yazmayalı çok uzun zaman oldu ama şunu söyleyebilirim ki sonunda geri dönebilmek gerçekten çok güzel. Biliyorum kısa bir başlangıçtı ve birçok şey belirsiz şu an  ama devamı çok yakında gelecek ve kurgu yavaş yavaş oturacak merak etmeyin (:

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen.

Sır ve MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin