Gözlerim irileşirken ellerimi kullanarak arka tarafı işaret ettim.Elini olduğum yerde durmamı belirterek sallasa da dinlemeyi düşünmüyordum.
Hızlı bir manevrayla geriye doğru dönmüş belindeki kemere asılı hançere uzanmıştı. Devasa karaltı usul usul bize doğru yüzerken tırtıklı yeşil dersini daha net görebilmeye başlamıştım.
Timsah kendisine yaklaşmasına izin vermeden geniş ağzını açarak saldırgan bir hamle yapmıştı bile.
Suda çok kaldığımdan soluğum bana yetmemeye başlamıştı. Yukarı doğru yükselip derin birkaç nefes almış tekrar nehire dalmıştım. Neyseki ben su üstündeyken yaralanmamıştı.
Elindeki hançerle timsaha önden ulaşması ve yaralaması imkansız gibi görünüyordu. Tabi biraz yardım olmazsa. Korkumu bir tarafa bırakıp ona doğru yüzmeye başlamıştım.
Arkası dönük olduğu için beni görememiş temas ettiğim anda irkilmişti. Ellerimi beline sardığımda boş eli benimkinin üzerine sorgularcasına kapanmıştı.
Belindeki muhtemelen düellolarda kazandığı kemeri çözerek elime sardım. Ben uzaklaşırken bu sefer onun yüzü nefessizlikten kızarmıştı. İkilemde kaldığını görebiliyordum.
Son anda yukarı doğru yüzüp başını suyun üstüne çıkarmış saniyeler sonra ise geri dönmüştü. Bu esnada ben de timsahın arkasına dolanmıştım. Dikkati onda olduğundan beni farketmemişti ve bu bir mucizeydi.
Elimdeki kemeri açıp temkinli ve yavaş hareketlerle timsahla aramızdaki mesafeyi kısalttım. Çocuk ise bakışlarıyla bile konuşuyor uzaklaşmamı söylüyordu.
Uzaklaşmayacağımı anladığında ise hayvanın dikkatini kendi üzerine çekmek için eline ufak bir kesik atmıştı.
Timsah nihayet ona doğru yüzmeye başladığında ben de üzerine doğru yüzmüş elimdeki kemeri çenesinin altından hızla geçirerek sımsıkı sarmıştım. Hayvan karşılık olarak can havliyle vücudunu ters döndürmüş benimkine vurmuştu. Elim saniyelik olarak kemerden kaysa da son anda kayışı tutturmayı başarmıştım.
O da hızla yanımıza doğru yüzüp elindeki hançerle hayvanı yaralamıştı. Ciddi bir hasar vermemişti sadece hayvanı peşimizden gelmeyecek kadar korkutmaya çalışıyordu.
Ağzını ve dolayısıyla sivri dişlerini bizden uzak tutan kemer çok dayanamaz diye düşünüyordum. Tam bu sebepten ve dış etmenlerden dolayı bir an önce gitmeliydik. O da aynı şeyi düşünüyor olacak ki hançeri bana uzatıp boştaki eliyle bileğimden çekiştirerek yüzmeye başlamıştı. Kesinlikle benim ilerleyebileceğimden daha hızlı ilerliyordu.
Sadece bir kere su üstüne çıkıp nefes almış hiçbir şey söylemeden devam etmiştik. Elimi onunkinden çekip hançeri tuniğimin içine sıkıştırmış sonra da kendim yüzmeye devam etmiştim. Nefesimizi son raddesine kadar tutup duvarın altından geçmiştik. Neyseki duvar, su seviyesinin nefes almamıza yetecek kadar üstündeydi.
Tam kurtulduk derken hiç beklemediğim görüntüyle duraklamıştım. Duvarın altından geçen bir set inşa edilmiş ve yol kapatılmıştı. Üstelik günbatımının son demlerinden kalan ışık sadece girişi aydınlatmaya yettiği için kalan kısmı net şekilde göremiyordum. Tek görebildiğim suyun taşma ihtimaline karşı geçmesi için bırakılan ancak bir insan için oldukça zorlayıcı olabilecek dar boşluktu. Ben geçebilirdim belki ancak benimkinden büyük cüssesiyle o geçemezdi.
Bana dönen bakışlarıyla onun da durumum farkına vardığını anlamıştım.
" Git. "
Nefes nefese söylediği şeyle kaşlarımı çatmıştım. Onu burada bırakmaya niyetim yoktu. Başımı iki yana sallayarak " Burada bekle," diye karşılık verdim ve suyun altına daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sır ve Mühür
FantasyZıtların birliğiyle örülmüş , sırlar ve bilinmeyenlerle dolu bir hikaye... "Hiçbir şey göründüğü kadarından ibaret değil." Sadakat ve ihanet , zafer ve yenilgi , sevgi ve nefret... Biri olmadan diğeri de var olamazdı. Bir madalyonun iki ters yüzü...