BÖLÜM 11

222 23 125
                                    






Gökyüzünde toplanan gri bulutlar yaklaşan fırtınanın habercisi gibiydi. Gittikçe artıyor güneşin önünü kapatmaya başlıyorlardı.

Gri göğün altında ilerlemeye devam eden gemi yaklaştıkça bir silüet olmaktan çıkıp detayları seçilebilecek hale geliyordu. Bizimkinden daha büyük gövdesi, koyu kahverengi ahşaptan yapılmıştı ve üzerine beyaz boyayla garip ve yabancı semboller çizilmişti. Daha sonra Blaze 'e sormayı aklımda tutarak incelemeyi sürdürdüm.

Yelkenlerden en öndekinin üstünde uzak mesafelerden görülebilecek kadar devasa bir sembol vardı ve diğerlerinin aksine oldukça belirgindi ; iç içe geçmiş üç üçgen ve ortalarından geçen bir çarpı işareti.
Muhtemelen korsanların kendilerine ait sembolü ve bir nevi tehdit unsurlarıydı. Uzun süre baktığınızda ürkütücü bir gözü andırıyordu.

Bizimkinin aksine ilginç şekilde bembeyaz olan yelkenleri geniş ve bizimkinin iki katı büyüklükteydi. Rüzgarı arkalarına alıp son sürat üzerimize doğru gelirken yelkenleri vahşice dalgalanıyor korkutucu bir görüntü yaratıyordu. Eh yaydıkları namlarına uygun olduğunu söyleyebilirdim.

Bakışlarımı oradan çekip arkama dönerek güverteye bakındım. Mürettabat üyeleri varilleri ve kasaları çekip altlarındaki gizli bölmeleri açığa çıkarmıştı. Orada sakladıkları kılıç , balta , mızrak ve hançer gibi silahları elden ele dolaştırıyor herkes kendisine uygun olanı seçiyordu. Elimdeki küçük bıçağa ümitsizce baktığımda onlara göre yetersiz kalacağımı anlamak zor olmamıştı.

Silahlara yaklaşıp kendime yeni bir tane seçmeye çalışırken kolumda sıkı ama kibarca yönlendiren elini hissetmiş , kendisiyle beraber beni de sürüklemesine izin vermiştim.

Kaptan kamarasına girdiğimizde kapıyı arkamızdan kapatıp etrafı incelemeye başlamıştı. " Blaze ne yapıyorsun ? "

Beni duymazdan gelip duvarları ve kasayı incelemiş aklından bir şeyler tartıyormuşcasına durulmuştu.

" Blaze dedim ! "
Birkaç perde yüksek çıkan sesimle nihayet bana dönmüştü.

" Biliyorum buradaki çoğu kişiden daha iyi dövüşebildiğini söyleyeceksin , haklısın da. Ama burası Gaidwar değil. Alan ve hız avantajını kullanabileceğin öyle üç dört kişiyle karşı karşıya geleceğin bir yerde değiliz. Korsanları tanımıyorsun , neler yapabileceklerini bilmiyorsun Leril. Seni kurallarını - hatta kuralsızlığını- bilmediğin bir savaşın içinde bırakmayacağım.

Korsanlar bize baktıklarında dövüşecekleri en fazla öldürecekleri bir avuç Veres 'li köle görürler. Ama bir kadına bakarlarsa üstelik o kadın ben Dharra 'lıyım diye bağırıyorsa akıllarına ilk gelen şey öldürmek olmaz. Ayrıca kaçak mahkum haberi yayıldıysa seni sırf daha fazla kron için umarsızca Dharra 'ya satarlar. Anlıyor musun ? "

Maalesef ki anlıyordum. Eğer kaybedersek beni esir olarak alacak ve Tanrılarbilir hangi işleri işin kullanacaklardı. Ama bunları duymak , bilmek beni caydırmıyordu.

Savaşmadan pes etmeyecektim. Aklımda fikirler dolaşırken burada kalmak hariç herhangi bir şey bulmaya çalışıyordum.

" Pelerinimi gi- "

Sözümü keserken ellerini omuzlarıma koyup yaklaşmıştı. O kadar yakınımdaydı ki gözlerine baktığımda içinde bulutları andıran birkaç ton açık kısımları, göz bebeğine yayılmış koyu lekeleri ilk kez seçebiliyordum.

Ses tonu yumuşayıp alçalırken " Nasıl kolayca söylenir bilmiyorum ama orada olduğunu bilirsem savaşamam. Esir düşersen sana yapacaklarını bizzat deneyimlemiş ve görmüş biri olarak sürekli aklım sende kalacaktır.Ve en sonunda dikkatsizliğim yüzünden korsanın teki kellemi alır. Bunu ister misin ?" dedi.

Sır ve MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin