BÖLÜM 12

225 23 26
                                    







Gitmesini mi beklemeliydim , timsahta olduğu gibi gözlerine mi zarar vermeliydim ?

Hareket edersem tehdit olarak algılayıp saldırır mıydı ?

Hiçbirini kestiremiyordum. Anımsadığım yegane bilgi kana geldikleriydi.
Kısacası bedenimdeki açık yaralar ve kanla kaplı bir tunikle resmen açık davetiye vermiştim.

Ancak o an detaylıca düşünecek halde değildim. Şu an bile ölümle yaşam arasındaki o ince çizgi üzerinde ikimiz için de yürüyor zamana karşı savaşıyor, ciğerlerim hava için yalvarırken direnmeye çalışıyordum.

Ani bir manevrayla üzerime doğru atağa geçen köpekbalığı ise hiç yardımcı olmamamıştı.

Şansıma tüm silahlarımı yukarıda bırakmıştım ve elimde kullanabileceğim hiçbir şey yoktu.

Can havliyle en yakınımdaki şeye tutunurken - ki kalın zincir oluyordu - ağzı ve keskin dişleri iyice yakınıma gelmişti.

Ben de o an aklıma gelen tek şeyi yapıp zincire tutunmuş bir ayağımı balığın yan tarafına savurmuştum.

Hayvan solungaçlarına aldığı ani darbeyle afallayıp geri döndüğünde ben de en az onun kadar afallamıştım.

Gittikçe uzaklaşır, aramızdaki mesafeyi açarken içimden Tanrılar 'a şükürler ediyordum. Bir an daha fazla öfkelenip saldıracağını düşünmüştüm ama gitmişti.

Yine de geri gelmeyeceğinin ya da bir başka canlıyı üzerime çekmeyeceğimin garantisi yoktu. Bunun farkındalığıyla hareket etmem gerekiyordu.

Resmen boğazımda atan kalbim yavaşlamak yerine daha da ritimleniyor , durulmak ne bilmeden hızla atıyordu.

Aşağı doğru umutsuzca son kez bakmıştım ama göremiyordum.

Bu düşünceden ne kadar nefret etsem de ne kadar istemesem de bırakmalıydım.

Zinciri bıraktığımda zihnim yukarı doğru yüzmem için ısrar ediyor ancak vücudum bu emire itaat etmiyordu.

Tam pes etmişken zincirin gevşek olmadığını fark etmiştim. Sımsıkı gerilmişti ve ben artık tutmayı bıraktığımdan tek bir anlama geliyor olabilirdi. Aşağıda onu tutan başka bir şey vardı.

İçimde doğan o ufacık umut ışığı hareketlerime canlılık getirmiş son bir gayretle aşağı yüzmüştüm.

Görüş açıma zincire tutunmuş , bağlı elleriyle tırmanmaya çalışan adam girdiğinde o kadar sevinmiştim ki ağlayabilsem ağlardım.

Kendinde olmadığını anlamam uzun sürmemişti. Beni görmüyor , sadece son bir ümitle, kalan son nefesiyle üzerindeki ağır zincirlere rağmen tırmanmaya , hayata tutunmaya çalışıyordu.

Seri hareketlerle yanına yüzüp anahtarı kilide sokmuş ve çevirmiştim. Zincirlerini çözüp düşmeleri için aşağı bıraktığımda sadece birkaç saniye geçmişti.

Blaze 'e baktığımda artık bilincini tamamen kaybettiğini görmek beni dehşete düşürmüştü. Vücudu gevşerken zincire tutunan elleri serbest kalmış batmaya başlamıştı.

Aceleyle bir kolumla beline sarılıp diğeriyle de ikimizi de yukarı çekmeyi denedim. Ama ağırlığımız taşıyamayacağım kadar fazla geliyordu.

Elime gelen zinciri bir aşağı bir yukarı çekip bırakıyor sağa sola sallıyordum. Tek ümidim birilerinin görüp bize yardım etmeseydi.

Onların görmesi için dualar ederken aşırı yavaş yükselişime devam etmiş , ellerimden kayan bedenine daha sıkı tutunmuştum.

Sır ve MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin