** Maalesef oy sayıları çok düşük. Lütfen oy vermeyi göz ardı etmeyin ki kitap sıralamalarda yükselebilsin.
Geniş cüssesini benimkinin üzerine bastırmamış olsaydı yaramın durumuna bakmayı deneyebilirdim ancak tek yapabildiğim dişlerimi sıkarak ses çıkarmamaya çalışmaktı.
"Kaçabileceğini düşünmen komikti. Üstelik kağıdım ve hançerimle. Seni sevdim , oldukça eğlenceli bir tarafın var . "
İğrenç kokan nefesi yüzüme çarparken sıkıca tuttuğu kollarımı kurtarmaya çalışıyordum." Nadiren buranın ne olduğunu bilmeyenler gelir. Ki en kolay avlar da onlardır. Şimdi benimle geliyorsun güzel avım."
"Hiçbir yere gelmiyorum !"
Tırnaklarımı arkamdaki ağacın yüzeyine hırsla geçirip bir parça kopardım ve sımsıkı tutarak adamın baldırına sapladım. O ani irkilmesi kaçmam için gereken fırsatı vermişti. Ağaçtan da destek alarak kendimle beraber onu da ittim. Saniyeler içinde kurtulmuş hızla koşmaya devam etmiştim.
Arkama bakmasam da takip ettiğini , hakaretler sıraladığını duyabiliyordum. Hangi yöne gideceğimi bilmediğimden afalladığım birkaç saniye bana çok şeye mal olmuştu. Onu kızdırdığımdan mı yoksa beni artık o kadar da küçümsemediğinden mi bilinmez daha hızlı koşan adam bir anda üstüme atlayarak ikimizi de devirmişti. Üstelik yaramı yere çok kötü çarpmıştım. Lanet olsun.
Doğrulmaya fırsat bulamadan botunun sert tabanıyla yarama bastı. Ağzımdan çığlık firar etmesin diye oldukça fazla çabalamam gerekmişti. Dudaklarımı ısırıp içime kesik bir nefes çektim. Sakin kal.
Boştaki elimle bacağını çekmeye çalışsam da becerememiştim. Gözlerim kararırken tehlike çanları çalmaya başlamıştı.
Diliyle cık cıklarken "Hiç hoş değildi. Sözümü dinlemen gerektiğini söylememiş miydim ? "
Gözlerimden kaymaya hazırlanan damlayı hissedince sıkıca yumdum. Ağlamayacaktım. Ağzımdan verdiğim nefes , yapacaklarım için kendime verdiğim araydı.
Yüzünü benimkine yaklaştırmasıyla tırnaklarımı batırdığım toprağı, irili ufaklı taşları avucuma alıp hışımla fırlattım. Gözlerine giren toprakla görüş yeteneğini kaybettiğinde elleriyle gözlerini temizlemeye çalışmıştı. Bir yandan da beni öldüreceğini tekrarlıyordu.
Karın boşluğuna sertçe vurduğumda iyice geri çekilmiş kolumun üstündeki baskı azalmıştı. Kurtulmak için son hamlemi yaparken tekrar sertçe yarama basmaya kalkışmıştı ancak bu sefer hazırlıklıydım. Belinde asılı bıçağa uzanıp kolumun üzerindeki dizine sapladığımda bağırarak uzaklaşmıştı.
Elim iyice kan boşalan yarama doğru giderken hafifçe doğrulup hızlanan soluklarımı düzenlemeye çalışmıştım. Artık eşitlenmiştik kana karşılık kan.. Tam sağımdaki adama baktığımda şaşkınlıkla artık iki tane olduklarını farketmiştim. Hançeri dizinden çıkaran adam bacağını birkaç kez sallayıp hasarı kontrol ederken diğeriyle göz göze gelmişti.
" Şanslı günümdeyim anlaşılan. Önce kızı halletmeme izin verseydin keşke böylece canını bağışlayabilirdim."
Üzerinde benimkine benzeyen kıyafetleri olan genç de karşılık olarak kafasıyla beni gösterip sırıtmıştı. " Buradan daha çok onu seni hallediyor gibi gözüküyor ama sen bilirsin. "
Sırıtışı bozulurken kafasını hafifçe eğip "Ayrıca , az sonra bağışlanma dilenecek olan sensin.," diye eklemişti.
O da elinde keskin kıvrımlı hançerini tutuyor, direkt adamın gözlerinin içine bakıyordu. Ben ise sessizce ayağa kalkarken buradan gidip gitmemem gerektiğini anlamaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sır ve Mühür
FantasyZıtların birliğiyle örülmüş , sırlar ve bilinmeyenlerle dolu bir hikaye... "Hiçbir şey göründüğü kadarından ibaret değil." Sadakat ve ihanet , zafer ve yenilgi , sevgi ve nefret... Biri olmadan diğeri de var olamazdı. Bir madalyonun iki ters yüzü...