"Bu delilik."
Aynadaki halime bakarken söyleyebildiğim tek şeydi bu.
Bu yaptığım delilikti.
"Kesinlikle öyle! Yakalanırsan neler olacağına dair bir fikrin var mı senin?!"
"Büyük ihtimalle beni asarlar." omuzlarımı silktim. Yapabilecekleri çok bir şey yoktu her halükarda öldürülürdüm. Bu da yüksek ihtimalle ibret-i alem olması adına meydanda asılarak olurdu.
"Bunu hiçbir şeymiş gibi söyleme!" Jeongin omuzlarımdan tutup kendine döndürürken derince iç çektim.
"Felix, yapma bunu. Değmez. Hiçkimse için buna değmez. İntihar bu!"
"Abartma lütfen," ellerini tutup indirdim. Tutuşumu sıkılaştırırken yüzüme bir gülümseme kondurdum. "Hiçbir şey olmayacak. Sadece içeri girip onu göreceğim ve bitecek."
"Yarın geceden sonra o artık nişanlı bir prens olacak. Başkalarıyla dans etmesini mi izlemek istiyorsun? Evleneceği kızı senin gözlerin önünde seçmesi daha mı iyi senin için?"
"Elbette değil. Bilmiyorum sadece onu yakından görmek nasıl olur bilmek istiyorum. Onun hakkında birazcık da olsa fikrim olsun istiyorum Jeongin. Anlıyor musun?"
Gözlerini devirerek benden ayrıldığında biraz uzağıma geçip beni uzunca süzdü. Eteğimi tutarak etrafımda dönerken derin nefesini duydum.
"Peki her şeyi geçtim. Çünkü sen yüzün ve uzun saçlarınla güzel bir erkeksin ve tuhaf şekilde kadın giysileri sana yakışıyor."
"Teşekkür ederim efendim." önünde eğilerek selam verirken sırıtıyordum.
"Ya sesini ne yapacaksın?"
Bu sorusuna istemsizce dudak büzdüm. Ülkede olmasa da yakın çevremizdeki en kalın ve erkeksi sese sahip kişi olarak, bu benimde uzunca düşündüğüm bir konuydu.
"Pekalaa, bir fikrim var ve ama bununla gurur duymadığımı veya kötü bir niyetim olmadığını bilmeni istiyorum." ona kaşlarımı kaldırarak ikna edici olduğunu düşündüğüm bakışımı attım.
"Seni tanıyorum Felix. Dökül bakalım."
"İşaret dili bildiğimi biliyors-"
"Dilsiz ve sağır taklidi mi yapacaksın yani?"
(yalan söylemeyeceğim işaret dili hakkında maalesef ki hiçbir şey bilmiyorum ama ben Google'ın yalancısıyım ve çoooook uzun zaman önce -MÖ 5.yüzyıl- bulunduğu yazıyor. Yani çok da düşünmeden okuyalım amacımız eğlenmek. 💓)
Birleştirdiği kollarını açarak sözümü kestiğinde sol tarafa ilerleyerek yatağıma oturdum.
"Gurur duymadığımı söylemiştim."
"Kötü bir niyetin olmadığını da..."
O da mırıldanarak yanıma gelip oturduğunda uzanıp sarıldım. Benden küçüktü ama çoğu zaman benden büyük gibiydi.
Saçma kararlarımdan ve delice fikirlerimden beni vazgeçiren o ya da kardeşim dediğim Ryujin olurdu. İkisi, hayatım boyunca minnettar olacağım kişilerdi.
"Selam bok böce- FELIX!"
Al işte, bu an için iki tane sözüm var ama iyisi mi kötüsü mü siz karar verin.
"Selam güzellik!"
"Güzellikmiş!" Kollarımdan tutularak ayağa kaldırıldığımda kahkaha atarak etrafımda birkaç tur döndüm. Bu elbiseyi cidden sevmiştim.
"Bana bunu derken utanmadın mı? Şu haline bak!"
"Biliyorum! Neyseki seninle ölçülerimiz yakın, yoksa hayatta böyle bir elbise bulamazdım."
🫅🏼
Biraz daha beni överek geçirdiğimiz akşamın sonunda yatağıma uzanmış, yarın başıma geleceklerin tahminini yürütüyordum ama bundan önce...
Sanırım size biraz detay vermem gerekiyor.
Ben Lee Felix. Joseon Krallığının başkenti Hanseong'da yaşıyorum. Tam olarak buralı olduğum söylenemez ama eski kralımızın zor durumda olan ailemi ülkesine kabul etmesiyle burada büyüdüm.
Büyürken kendimle ilgili şeyleri keşfettim ve şanslıyım ki bunları keşfederken büyük travmalara sahip olmadım. Taa ki prensimiz ilk kez halk içine çıkana kadar.
Hwang Hyunjin, yaşadığım en büyük travma olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aware | hyunlix
FanfictionHoşlandığım prensin balosuna kadın kılığında girmek yapabileceğim en delice şeydi. 080922 -minific -soft? Aware; Japonca'da kısa ve geçici ancak olağanüstü güzellikte bir an anlamına gelir. Hyunlix fanart cr Twitter - alexstayart