"Peki onun hakkında ne yapmayı düşünüyorsun?"
Kralın sorusu bana olmasa da tedirginlikle baktım kendisine. Çünkü buradan sonrasında ne olacağını bende bilmiyordum.
Her şeyi anlatmıştık ve şansımıza kral da söylediklerimize inanarak rahat bir nefes almamızı sağlamıştı, en azından benim.
"Okuması yazması var. Neyde ilgisi ve bilgisi varsa o alanda eğitiriz diye düşündüm. Fairy'nin gerçekten ailesi olarak gördüğü tek kişi o. Onun için bir şey yapmak istedim."
Kral güldü. Dişlerini göstererek sesli bir kahkaha attığında en başta korkarak prense baktım, fakat o son derece sakince bakıyordu babasına. Bu bir nebze de olsa rahatlamamı sağladı. Tabii uzun sürmemişti.
"Pekala dediğin gibi yap. Kardeşindense o daha çok işimize yarar." gürültülü kahkahasına rağmen sakince konuştu. Cümlesi bittiğinde odağı bana yönelmişti.
"İsmin Felix'ti değil mi?"
"Evet, kralım." eğilerek yanıtladım.
"Kardeşinin acısını senden çıkmış ha, senin bir hayli derin ve güçlü." yüzümü buruşturmak istesemde kendimi tuttum.
"Öyle derler." derin bir nefes aldığını duydum. Etrafımda birkaç tur atıp tekrar önümde durdu. Bakışları ben ve prens arasında gidip geldi birkaç kez.
"Pek de cılızmışsın. Ne yapacağına karar verene kadar sesini kullanalım. Bundan sonra saray ve halka yapılan duyuruları duyurmak senin görevin. Tabii asıl işini bulana kadar baktın olmuyor buradan devam ederiz." yutkunarak bir kez daha eğildim konuşmadan önce.
"Minnettarım kralım. Beni kabul ettiğiniz için size sonsuz saygılarımı ve sadakatimi sunuyorum." kekelememeye çalışarak dillendirdim kayıkta prova ettiklerimi. Ne söylerse söylesin konuşmanın sonunda bunları dile getirmem gerektiğini söylemişti prens.
"Teşekkürler baba. Gerçekten."
"Pekala, ben gidiyorum. Hyunjin artık kesinlikle yeni bir eş bulman gerekiyor umarım farkındasındır. En kısa zamanda bu konunun icabına bak." parmağını öne doğru sallayarak onu uyarır gibi yapmış ve gözlerini son kez üzerimizde gezdirip yemek salonundan çıkmıştı.
Hissettiğim büyük rahatlıkla gözlerimi prense çevirecektim ki onun tok sesini duydum.
"Bizi yalnız bırakın." demesinin ardından odada bulunan birkaç hizmetli ve asker hızlı sayılabilecek şekilde salondan ayrıldı.
Kapı ardlarından kapandığında hızlı ve sesli bir nefes vererek yüzünü bana dönüp kollarını açmasıyla gülümseyerek yaklaştım ona. Kollarımı gövdesine dolarken sıkı sıkıya sarıldım.
"İşe yaradı."
"Elbette yaradı." gülümsedim.
"Bu evlilik işini halledeceğim. Aklımda bir şeyler var."
Söylediği gülümsememi büyütmemi sağlarken daha da sıkı sarılarak kafamı göğsüne sürttüm.
"Benim prensim çok zeki." güldüğünü titreyen göğsünden anladığımda bana sıkıca sarılarak olduğum yerden kaldırıp büyük yemek masasına oturmamı sağladı. Bu beni biraz utandırmıştı ama umursamamaya çalıştım.
Sarılmamızı kesip tüm gün yaptığı gibi bir eli direkt olarak yanaklarımı, bir diğeri ise saçlarımı bulmuştu. Kısa saçlarımı ve yüzümdeki güneş lekelerini yavaş yavaş severken yüzümde belli olduğunu düşündüğüm tebessümümle bakıyordum ona.
"Benim sevgilim de çok cesur. O olmasa biz olamazdık."
Kalın dudaklarını hissettim dudaklarımda, tebessümümü ağzımı aralayarak hafiften bozmuş, üst dudağını benimkiler arasında yavaşça kavramıştım. O da sakin hareketlerle alt dudağımı emip, içine çekerken arada kafasını hareket ettirerek küçücük aralar vermemizi sağlıyordu.
Ellerimi gövdesinden, uzun siyah saçlarına yükselttim. İki yandan onları severken bir yandan da öpüşmemizi devam ettiriyordum. O da hiç acele etmiyor, tutturduğumuz tempoda ilerliyordu.
"Felix," iki öpücük arasında konuştuğunda ağzımdan çıkan bir mırıltıyla karşılık verdim. Bu 'ne?' demekti.
"Seni seviyorum."
Alınlarımızı birleştirdi son nefesinde bunu söylerken, sonrasındaysa nefesini tutmuştu sanırım hissetmiyordum.
"Nasıl oldu, ne zaman oldu bilmiyorum ama seni seviyorum. Her şeyinle, her şekilde seviyorum."
Gözlerim dolu doluyken engel olamadan burnumu çektim. Dişlerimi gösterecek şekilde anlık olarak gülmüş, sonrasında ise onları gizleyerek gülümsemeye devam etmiştim.
"Prensim," dedim saçlarını severken. Ellerim saçlarını iki yanını, gözlerimse yüzünün her bir noktasını santim santim seviyordu.
"Bende sizi seviyorum." bu sefer ben yaklaşarak bşr öpücük verdim. Az öncekinden daha kısa, daha sert ve daha büyüğünü.
Son cümlemden önceki sol gözümden akan gözyaşımı umursamadan devam ettim.
"Seni seviyorum Hyunjin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aware | hyunlix
FanfictionHoşlandığım prensin balosuna kadın kılığında girmek yapabileceğim en delice şeydi. 080922 -minific -soft? Aware; Japonca'da kısa ve geçici ancak olağanüstü güzellikte bir an anlamına gelir. Hyunlix fanart cr Twitter - alexstayart