"Neden buradasınız? Davetimden sıkılmadınız umarım."
Evet, hâlâ yanımdaydı.
"Tabii ki sıkılmadım prensim. Sadece sizinle konuşabileceğime ihtimal vermiyordum. O yüzden biraz etrafa göz atmak istemiştim."
"Anlıyorum."
Kafasını sallayarak arkasını döndü. Hiçbir şey demeden gideceğini düşündüğüm için üzülmeye başlamıştım ki, beni şaşırtarak duvar kenarına çöktü. Bacaklarını üst üste uzatırken iyice yerleştiğinde büyümüş gözlerimle bakmayı keserek bir anda bende yere çöktüm.
"Hey bir anda çökmeyin öyl-" cümlesini yarıda kesip işaret diliyle anlatmaya çalışırken onu durdurdum.
"Dudak okuyabiliyorum prensim."
"Oh, pekala." Gülümserken yanındaki boşluğa iki kere vurdu hafifçe.
"Yanıma gelebilirsiniz. Elbette isterseniz."
Fazla meraklı gözükmemeye çalışarak ama aynı zamanda da hızlıca yanına gittim. Fakat başarısız olmalıyım ki gülüşü büyüdü.
"Size söylemek istediğim çok şey var ama kendimi tutmalıyım." kaşlarımı çattım. Bana söyleyecek neyi olabilirdi ki.
"Ne söyleyecektiniz prensim? Ayrıca rica ediyorum siz diye hitap etmeyin bu beni geriyor."
Gözlerimin içine bakıyorken dudaklarını ısırarak bakışları aşağıya kaydı.
"Samimi olabilirim yani tamam." dudaklarını okumamı istemediği için aşağıya doğru mırıldanmıştı. Gülme isteğimi bastırmaya çalışırken bende dudaklarımı büzmüştüm kontrolsüzce.
"Pekala. İsmin nedir?"
"Lee Fairy."
"Sana çok uyan bir isimmiş."
Gülümseyerek başımı eğdim. Ondan bu iltifatları duymak beni delirmenin eşiğine getiriyordu.
"Teşekkür ederim prensim. Bunu sizden duymak çok güzel." yüzündeki ifadeyi bozmadan ayağa kalkıp elini bana uzattı. Otomatikman elim havalanıp onu kavrarken kaşlarımı kaldırarak ona bakıyordum.
"Dans etmek istiyorum."
Bunu bende istiyordum ama yaptığım rolle dans edemezdim. Bu saçmalık olurdu. Nazikçe ondan ayrıldım, geriye bir adım atarken eğildim.
"Tabii ki, bu sizin balonuz efendim. İyi eğlenceler dilerim."
İşte bu kadardı. Onu görmüştüm ve hatta düşündüğümden de uzunca konuşmuştum. Artık eve dönmek benim için en sağlıklısı olurdu.
Ama tabii ki bunu bileğimdeki eli ile kanıtlamış olduk ki, pek sağlıklı bir hayata sahip değildim.
🫅🏼
Nazikçe elimden ve belimden tutup beni kendisiyle sürükleyen prense şüpheli gözlerle bakıyor, "BENİ NEREYE GÖTÜRÜYORSUN?!" diye çığlık atmamak için çabalıyordum. O kadar aceleci şekilde götürüyordu ki elbisemin içine tıkıştırdığım çoraplar düşmek üzereydi.
Yani göğüslerim!
"Lütfen biraz sakin ol Fairy. Gerginliğin tüm vücuduna yansıyor." kafasını bana çevirerek konuşurken, belimdeki parmakları dediğini desteklercesine bulunduğu yeri hafif şekilde okşamıştı. Bu beni rahatlatmaktansa daha da gerdi.
En sonunda müziğin daha kuvvetli ve içeriye göre daha karanlık olan alana geldiğimizde ona kafamın karıştığını belli ederek baktım ve elimi yavaşça çektim.
"Prensim, neden buradayız?"
Bıraktığım için sağ tarafımda sallanan elimi tekrar tuttu. "Dans etmek istediğimi söylemiştim, değil mi?"
Onu başımla onayladım.
"Ayağının altındaki titreşimleri hissediyor musun? Orkestranın sahnesinde, onların perdesinin arkasındayız." dikkatimi söylediği titreşimlere verdim. Her bir notanın dalgası bedenimde geziyordu.
"Belki müziği hissedebilirsin diye düşündüm."
Bu an benim ölüm sebebim olacaktı.
Çok kısa bir an, gerçekten kısacık bir an onu kandırdığım için kendimi kötü hissetmiştim. O çok iyi niyetli ve düşünceliydi.
Ama tabii ki bu pişmanlık iki saniye falan sürdü. Sonuçta buraya başka türlü gelemezdim.
"Buraya gelen herkes bir dansı hak eder, değil mi?"
"Yani içerideki her kızla dans mı ettin?" demek istesemde kendimi tutarak onu yerine başımla onayladım tekrar.
"O zaman bu dansı bana lütfeder misin, Fairy?"
Yemin ederim kalbim çıkacak sandım. Bana uzattığı eli, hafif eğilen gövdesine tezat benimkilerle temasta olan gözleri; kendimi kaybetmem için yeterli şeylerdi.
Bana uzanan elini tuttum. Yavaşça diğer elimi de omzuna çıkardığımda, karşılık olarak onunki de belime yerleşti. O büyük elleri beni gerçekten zarif gösteren ince belime biçilmiş bir kaftan gibiydi.
Beni yönlendirmesine izin verdim. İçeride büyük ihtimalle herkes onu arıyor, merakla nerede olduğunu sorgularken onun benimle; bu küçük sayılabilecek alanda iki yana sallanarak dans etmesine izin verdim çünkü bu bile benim için en büyük rüyaydı. Hayalimden bir sahne gibiydi. Birazdan uyanacakmış gibi hissediyordum ve bir de bayılacak gibi.
Açıkcası normale göre özellikle dar seçtiğim iç çamaşırım artık beni daraltmaya başlamıştı.
Saniyeler, belki dakikalar geçti. O durmadıkça bende durmadım. Alınlarımız birleşmiş, bedenlerimiz bulunduğumuz durumda olabilecek en yakın konumdaydı. Nefeslerini tenimde hissetmek, bahar esintisini andırıyordu.
"Sonunda prensimizi bulabildik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aware | hyunlix
FanfictionHoşlandığım prensin balosuna kadın kılığında girmek yapabileceğim en delice şeydi. 080922 -minific -soft? Aware; Japonca'da kısa ve geçici ancak olağanüstü güzellikte bir an anlamına gelir. Hyunlix fanart cr Twitter - alexstayart