Üç gün daha geçmişti.
Ve o her akşam yanıma uğruyor, gününü anlatıyordu. Arada birbirimize ufak öpücükler veriyor ama genelde hiç konuşmadan öylece sarılıyorduk. Uykusu geldiğinde ise gidiyor, ben yine yalnız kalıyordum.
Ona da kızamıyordum ayrıca. Bana fazla bile müsamaha gösteriyordu. Ben onun yerinde olsam kim olduğu belli olmayan birine ne kadar katlanırdım bilmiyorum.
Kapıdan gelen hareketlenmeler kaşlarımı çatmama sebep oldu. Küçük penceremden baktığımda hava daha kararmamıştı ve o, hava karardığında gelirdi.
Gördüğüm beden yerimde kaskatı kesilmemi sağlarken sesi duymamışçasına bakışlarımı tekrar boş duvara çevirdim. Kalbim yerinden çıkarcasına atarken bunun olma ihtimalini aklıma getirmediğim için kendime kızıyordum.
İçeri tamamen girdiğinde yeni fark etmiş gibi davranarak gözlerimi kocaman açtım ve hızla ayağa kalkarak selam verdim. O ise ellerini arkasına alarak beni süzmüş, daha sonrasında hücrede gözlerini gezdirmişti.
"Demek uğruna kurallarımızı hiçe saydığımız tutsağımız senmişsin. Tahmin etmem gerekirdi."
Yutkundum. Derin bir nefesi ciğerlerime biriktirirken içeride gezinmeye ve konuşmaya devam etti.
"Dudak okuyabildiğini duymuştum. Biraz konuşmaya geldim o yüzden." derin bir nefes aldı.
"Seni neden buraya attığını anlamış değilim ama üzüldüm desem yalan olur. Beni anlamalısın, ne olduğu belirsiz ve kusurlu birini oğluma layık görmemi bekleme benden. O bir gün kral olacak, yanına yakışacak kusursuz bir eşi hak ediyor."
Tam olarak önümde durduğunda elinin havalandığını görmemle istemsiz gerilirken elini saçlarıma getirdi. Bir tutamı alıp oynadığında nefes almayı bırakmıştım.
"Çok güzel bir yüzün var, inkar edemem. Oğlumun zindana yemek göndermesi, senin hücreni temizletmesi ve her akşam yanına uğraması için onu epey hoş tutuyor olmalısın." duyduklarımla gözlerim şokla açılırken krala bakmaya devam ettim.
"Aslında, hareme yakışırsın. Hem konuşmuyorsun da, ortalığı da karıştıramazsın. Seni hareme almamı ister miydin?" kafamı iki yana sallayarak istemediğimi belirttiğimde güldü. Elini saçlarımdan indirip tekrar arkasında birleştirdiğinde tuttuğum nefesimi verdim.
"Yazık oldu. O zaman sonunun ne olacağını biliyorsun değil mi? Seni burada sonsuza dek tutamayız sonuçta." yüzündeki tehlikeli gülüşle soğuk terler akıttığımı hissettim. İçimden prensin hemen gelmesini dilemek dışında yapabileceğim bir şey yoktu.
"Oysaki benim haremime çok yakışırdın..."
Yüzü bana gittikçe yaklaşırken bir adım geriye atmıştım ki duyduğum ses yerimde kalmamı sağladı.
"AKLINDAN BİLE GEÇİRME!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aware | hyunlix
FanfictionHoşlandığım prensin balosuna kadın kılığında girmek yapabileceğim en delice şeydi. 080922 -minific -soft? Aware; Japonca'da kısa ve geçici ancak olağanüstü güzellikte bir an anlamına gelir. Hyunlix fanart cr Twitter - alexstayart