"Doğru muyum?"
Başımla onayladım.
"Bir yanlışım yok değil mi?"
Başımla onayladım.
"Annen doğumda ölmedi, kayıtlarda varsın, sağır ve dilsiz değilsin. Öyle değil mi?"
Başımla onayladım.
"Ve sen, bunca zaman kralı ve prensi kandırıp, ortalıkta uzun saçları ve şirin elbisesiyle dolaşan. O ailenin tek çocuğu, Lee Felix'sin öyle değil mi?"
"Evet."
Oturduğum yerden kalkmadan aşağıya doğru ittim kendimi. Dizlerimin üstünde çökmüş, gözlerimi sımsıkı kapatarak ağlayarak başımı önüme eğmiştim.
"Evet, evet ben oyum. Sizi kandırdım, kralı kandırdım." uzun zamandır konuşmadığımdan ufak bir ağrı vardı boğazımda ama umursamadım. Zaten saniyeler sonra nefessiz kalacaktım.
"B-ben size yalan söyledim. Herkese yalan söyledim. Ama yemin ediyorum, ölen ailem üzerine yemin ediyorum kötü bir niyetim yoktu. Hiçbir zaman olmadı. Sadece bir şans istemiştim. Bir fırsat istemiştim." burnumu çektim. Deli gibi ağlıyordum ama beni durdurmasına izin vermedim.
Aklıma beni öptüğü, kucağına çektiği ve birlikte geçirdiğimiz onca zaman geldi. Beni bir kadın olarak görerek yapmıştı bunca şeyi, bunlara istekle karşılık vermiştim.
Benimle flört etmişti, durdurmamıştım.
Benimle evlenmek istemişti.
Benimle.
Daha çok ağladım. Sonsuzluğu hıçkırıklarım ve bağırışlarımla dolduruyor olmak tuhaftı. Tek bir ses yoktu. Hemen önümdeki ayakkabıları görmesem, onun bile burada olmadığını düşünürdüm.
"Özür dilerim. Çok özür dilerim. Beni affedin diyemem. Yaptıklarımın savunulacak veya affedilecek bir tarafı yok biliyorum ama uzatmayacaktım. Gerçekten bu kadar uzatmayacaktım." öksürdüm. "Sadece sizi görmek, uzaktan olduğu kadar yakından da sıcak ve iyi misiniz onu görmek istemiştim. Sizi prensesimizi seçerken görmek istemiştim. İşlerin bu noktaya gelmesini- asla istemedim." ve tekrar öksürdüm.
Gerçekten sapık gibi hissediyordum.
Kendime yakıştıramadığım onca sıfatın sahibi gibi hissediyordum.
Sapık, sahtekar, yalancı, fırsatçı ve daha nicesi.
İğrenç hissediyordum.
"Nedenini merak ediyorsunuz biliyorum ama bunu nasıl açıklayabilirim bunu bilmiyorum. Sadece merak etmiştim ama balo ya da krallığı değil. Sizi. Sizi merak etmiştim. Gerçekten halk içine indiğinizdeki kadar nazik ve kibar mısınız, kim olursa olsun saygılı mısınız, yakından da uzakta göründüğünüz kadar güzel misiniz ve hissettirdiğiniz kadar sevgi dolu musunuz?" burnumu çektim. Ağlamam ufak iç çekişlere ve hıçkırıklara evrilmişti. Ağzını açıp tek kelime etse tekrar ağlayacağımı biliyordum. Bu yüzden izin vermeden devam ettim.
"Aslında size teşekkür de etmeliyim. Merak ettiğim her şeyi ilk elden öğrendim. Yaşadığımız şeyden utanıyorum, çünkü sizi kandırmam sonucu yaşandılar. Fakat bana pişman mıyım diye sorarsanız, bunun cevabını nasıl veririm bilmiyorum."
Cümlem bittiğinde bir süre öksürdüm. Burnumu da elimin tersiyle silerek içime çekiyordum arada. Kafam hâlâ eğik, bakışlarım yerdeydi. Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre öyle kaldım. Derin nefeslerim keskin sessizliği böldüğünden, yavaşça alıp vermeye çalışıyordum onları.
En sonunda hissettiğim hareketlenme ile nefesimi tutarak biraz daha eğildim önünde. Eli, yavaşça saçlarıma dokundu. Bununla birlikte belli olacak şekilde titrerken parmakları saçlarımdan omzuma kaydı. Oradan da boynum ve çene kemiğime tırmandığında başımı hafifçe yükseltti. Dizlerim üzerinde de yükselmeme sebep oldu bu.
Hâlâ ona bakmazken kulağım ve boynum arasında hissettim nefeslerini. Parmaklarının olduğu yeri sevdiğini hissediyordum bir de, belki de öyle hissetmek istiyordum.
"Bunca şey yaşanırken," duraksadı. Duraksaması kaşlarımı çatmama ve göz kapaklarımı sıkı sıkıya kapatmama sebep olurken biraz daha kaldırdı kafamı. Dudaklarını hissediyordum yanağımda, burnu gözümün hemen altındaydı kısaca bastırdı oraya.
"Bunları bilmediğimi mi sanıyordun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aware | hyunlix
FanfictionHoşlandığım prensin balosuna kadın kılığında girmek yapabileceğim en delice şeydi. 080922 -minific -soft? Aware; Japonca'da kısa ve geçici ancak olağanüstü güzellikte bir an anlamına gelir. Hyunlix fanart cr Twitter - alexstayart